KIYMETLİ ZİYARETÇİLER UÇAN BLOGLARINA HOŞ GELDİNİZ

6 Ağustos 2012 Pazartesi

Oruç Nedir



Oruç Nedir, Niçin Oruç Tutuyoruz?

Orucun Arap dilindeki karşılığı “savm” kelimesi olup, bu kelime “bir şeyden uzak durmak, kişinin kendini tutması ve engellemesi” manalarına gelmektedir.

Terim olarak ise, “tan yerinin ağarmasından güneşin batma vaktine kadar, bir gaye uğruna bilinçli bir şekilde yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durup nefsi dizginlemek” demektir.
Pek çok hüküm gibi oruç da, İslâm’ın ilk yıllarında değil de Medine döneminde farz kılınmıştır. Orucun farz kılınması tarih olarak hicretin ikinci yılının Şaban ayına rastlamıştır.

ORUCUN FARZ OLUŞU KUR’AN VE SÜNNET’LE SABİTTİR

“Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki korunursunuz.” (Bakara, 2/183) ayeti ile “O sayılı günler,Ramazanayıdır. O Ramazan ayı ki insanlığa bir Rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi. Artık sizden kim Ramazan ayının hilâlini görürse, o gün oruç tutsun. Hasta veya yolcu olan, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez. Oruç günlerini tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden ötürü Allah’ı tazim etmenizi ister. Şükredesiniz diye bu kolaylığı gösterir.” (Bakara 2/185) ayeti orucun İslam dininde farz olduğunu anlatmaktadır.

Bir hadis-i şeriflerinde Efendimiz (sas) şöyle buyurmuştur:

“İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve Peygamber Efendimiz’in Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik etmek, namazı kılmak, zekât vermek, Ramazan orucu tutmak, gücü yetenler için Beytullah’ı ziyaret etmek.” (Buharî, İman 1; Müslim, İman 20; Tirmizi, İman 3)

Orucun farz olduğunu bildiren diğer bir rivayet de şudur:

“Saçı başı dağınık bir adam Peygamber Efendimiz’e gelerek: “Ya Resûlallah! Bana Allah’ın üzerime oruç olarak neyi farz kıldığını haber verir misin?” dedi. Peygamber Efendimiz bunun üzerine şöyle buyurdu: “Ramazan ayını (orucunu) farz kıldı.” Adam: “Benim üzerimde bundan başka bir borç var mıdır?” diye sorunca, Peygamber Efendimiz: “Hayır, ancak kendiliğinden nafile olarak yaparsan bu müstesnâ” buyurdu. Adam, bundan sonra sorularına devam ederek: “Allah’ın bana farz kıldığı zekâttan haber ver” dedi. Peygamber Efendimiz ona İslâm’ın gösterdiği yolları ve esasları anlattı. Bundan sonra adam şöyle dedi: “Sana ikramda bulunan Allah’a yemin olsun ki, bu söylenenlerden ne fazla ne de eksik yaparım.” Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: “Eğer doğru söylüyorsa, bu adam kurtulmuştur, (yahut başka bir rivayette de) cennete gidecektir.” buyurdu. (Buharî, İman 3; Savm 1; Müslim, İman 8, 9; Ebu Davud, Salat 1; Nesâi, Salat 4)

Niçin oruç tutmalıyız?

Mümin, herhangi bir menfaat düşüncesi ile değil yalnız Allah’ın emri olduğu için ve onun rızasını kazanmak maksadıyla oruç tutmalıdır. Orucunu bedene, topluma kazandırdığı hususların bulunması ile beraber, insan orucu bunlar için değil sadece Allah emrettiği için tutmalıdır.


Hz. Ali (radıyallâhu anh) diyor ki:

- Karşılığında bir menfaat umarak yapılan ibadet, ticaretçinin ibadetidir.

- Korku sebebiyle yapılan ibadet kölenin ibadetidir.

- Allah’ın nimetlerine şükretmek maksadıyla yapılan ibadet, hür olan kimsenin ibadetidir. (Ali el-Kârî, Mirkâtü’l-Mefâtih, 2/135)

Makbul olan ibadet, Hz. Ali’nin de belirttiği gibi Allah’ın nimetlerine karşı şükran borcunu yerine getirerek onun rızasını kazanmak maksadıyla yapılan ibadettir.

Allah, ancak böyle samimi bir düşünce ile yapılan ibadetleri kabul eder.

Önce iftar mı edelim, namaz mı kılalım?

Bazen şöyle sorular gelebiliyor: “Oruç tutulan akşamlarda öncelikle iftar yemeğini mi yemeli? Yoksa akşam namazını mı kılmalı?”

Akşam vaktinin girdiği kesin olarak biliniyorsa, önce hurma, su gibi birşey ile oruç açılır, sonra namaz kılınabilir.

Yemeği acele olarak yiyip, sonra namaz kılmak da uygundur. Ancak iftar sofrasında çeşitli yemekler olduğu için, akşam namazı gecikebilir. Namazı ilk vaktinde kılmak en güzelidir. Bu bakımdan orucu açtıktan, iftar ettikten sonra namazı kılmak iyi olur. Bununla beraber yemek hazırken namaz kılmanın mekruh olduğu şeklinde bir görüş de vardır. Bundan maksat namaz kılarken aklın yemekte olması dolayısıyla namazı hakkıyla eda edememek neticesini vereceğidir. Yemek yemek namazın vaktini fazlasıyla ertelemeyecekse bu yolu izlemek mümkündür. Ancak yukarıda belirttiğimiz gibi orucu Efendimiz’in tavsiyeleri doğrultusunda ezanla birlikte açtıktan sonra da namazı çok geciktirmemek için onu edâ etmek, daha sonra da iftarımızı yapmak en uygun görüş olmaktadır. Böylece oruç Efendimiz’in tavsiyesi doğrultusunda erken açılmış, namaz da erken kılınmış olur.


RAMAZAN AYININ FAZİLETLERİ

Mubârek Ramazân ayı, çok şereflidir.
Bu ayda yapılan, nâfile nemâz, zikr, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevâb, başka aylarda yapılan farzlar gibidir.
Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir.
Bu ayda bir orucluya iftâr verenin günâhları afv olur. Cehennemden âzâd olur. O oruclunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâb verilir. O oruclunun sevâbı hiç azalmaz.
Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de afv olur. Cehennemden âzâd olur.
Ramezân-ı şerîf ayında, Resûlullah (s.a.v.), esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi.
Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasîb olur.
Bu aya saygısızlık edenin, günâh işliyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer.
Elden geldiği kadar ibâdet etmelidir.
Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır.
Bu ayı, âhıreti kazanmak için fırsat bilmelidir.
Kur'ân-ı kerîm, Ramezânda indi.
Kadr gecesi, bu aydadır.
Ramezân-ı şerîfde, iftârı erken yapmak, sahûru geç yapmak sünnetdir. Resûlullah (s.a.v.) bu iki sünneti yapmağa çok önem verirdi. İftârda acele etmek ve sahûru gecikdirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeğe ve dolayısı ile herşeye muhtâc olduğunu göstermekdedir. İbâdet etmek de zâten bu demekdir.
Hurma ile iftâr etmek sünnetdir.
İftâr edince, (Zehebez-zama vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ) düâsını okumak, terâvîh kılmak ve hatm okumak mühim sünnetdir.
Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce müslimân afv olur, âzâd olur.
Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır.
Şeytânlar, zincirlere bağlanır.
Rahmet kapıları açılır.

ORUÇ TUTMAK KİMLERE FARZDIR?

İslâm, emir ve yasakların yapılmasını istediği kimselerde bir takım şartlar arar. Bu anlamda diğer ibadetlerde olduğu gibi, oruç ibadetinde de belli başlı özelliklere sahip olan kimseler mükellef tutulmuştur. Bunları şu şekilde sıralamamız mümkündür:

1. Müslüman olmak:
Oruç ibadetinin bir kimseye farz olması için, o kişinin Müslümanlığı kabul etmiş olması gerekir. Müslüman olmayan kimseler, böyle bir ibadeti yapmaya zorlanamaz.

2. Ergenlik çağında ve akıllı olmak:

İbadetlerin farz olması için bulunması gerekli olan şarlardan biri de o kimsenin ergenlik çağında ve aynı zamanda akıllı olmasıdır. Zira henüz belli bir yaşa (ergenlik) gelmemiş kimseler İslâm’da mükellef kabul edilmemişlerdir. Bu anlamda çocuklar ve ergenlik yaşına ulaştığı halde akıldan mahrum olanlar, bu ibadetten muaf tutulmuşlardır. Bu hususu Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şu beyanlarıyla bildirmişlerdir: “Üç kişiden sorumluluk kaldırılmıştır: Buluğ çağına erinceye kadar çocuktan, aklı yerine gelinceye kadar deliden, uyanıncaya kadar uyuyandan.” (Buhârî, Hudûd 22)

3. Oruç tutmaya güç yetmek ve yolcu olmamak:

Orucun farz olması için, mükellefin beden itibariyle sağlıklı olması, hasta olmaması ve mukim olması gerekir. Bedenen oruç tutmaya muktedir olmayanların, hastaların ve seferde olan kimselerin oruç tutmaları farz değildir. Ancak bu kimseler yine de oruç tutacak olsalar, tutmuş oldukları oruç geçerlidir. Şayet kendilerine verilen bu ruhsatı kullanır da tutmazlarsa, o zaman da tutmadıkları gün sayısı kadar daha sonra tutarlar. Bu hususla ilgili olarak Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurulur:

“Oruç sayılı günlerdedir. Sizden her kim o günlerde hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. Oruç tutamayanlara fidye gerekir. Fidye bir fakiri doyuracak miktardır. Her kim de, kendi hayrına olarak fidye miktarını artırırsa bu, kendisi hakkında elbette daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer işin gerçeğini bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara 2/184)

Aynı zamanda hayız, hâmile ve emzikli kadınlar da, oruçtan muaf tutulmuş olup, bunlar, mazeretleri sona erince, tutamadıkları gün sayısınca oruçlarını kaza ederler.

ORUÇ TUTMANIN FARZ OLMADIĞI DURUMLAR

Yolculuk: İslâm, insanlara üstesinden gelemeyecekleri mükellefiyetleri yüklemez. Emirler takat ölçüsündedir. Yolculuk ise, zaman zaman meşakkat ve sıkıntıların olduğu bir durumdur. Böyle bir durumdaki Müslüman yolculuğun vereceği meşakkat karşısında oruç tutmada zorlanabilir. Bundan dolayıdır ki Cenab-ı Hakk, Bakara suresinin 184. âyetinde bu durumdaki kimselere oruç tutmama noktasında ruhsat vermiştir. Seferde iken oruç tutmayan daha sonra kaza eder. Ancak dileyen kimseler, yolcu oldukları halde bu orucu tutabilirler.

Hastalık: Yüce Yaratıcı, oruç tutamayacak kadar hasta olan kimselere de ruhsat vermiş, oruç mükellefiyetinden onları istisna etmiştir. Bunlar iyileştikten sonra tutamadıkları orucu kaza ederler. Burada hastalığı tam olarak tarif etmek gerekir. Hastalık, insanın hayatî fonksiyonlarının muntazam şekilde seyir etmemesi veya etraftan gelen uyarılara cevap verilmeme hali olarak tarif edilebilir. Hastalık, oldukça ciddi ve tedavi gerektiren bir durum olabileceği gibi basit bir rahatsızlık da olabilir. Bu ayırımı yapmayı yani oruç tutup tutmaması gereken kimseleri ayırmayı İslâm, Tabib-i Müslim-i Hâzık’a, (müslüman mütehassıs hekime) bırakmıştır. Tabiatıyle rastgele bir kimseye danışarak oruç tutmamak Allah katında o şahsa manevî mesuliyet yükler.

Gebelik ve çocuk emzirmek: Gebe olan ya da çocuğunu emzirme durumunda olan kadınlar, gerek kendilerine, gerekse çocuklarına bir zarar gelmemesi için, oruç tutmama noktasındaki ruhsata dahildirler ve daha sonra müsait olduklarında kaza ederler. (Bkz: İbn Mâce, Sıyâm 3)

Yaşlılık: İslâm, oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimselere ruhsat tanımış, tutamadıkları her gün için bir fakir doyurmak suretiyle bu onları bu ibadetten muaf tutmuştur.

Aşırı açlık ve susuzluk: Oruçlu olan bir kimse, aşırı açlık ve susuzlukla karşı karşıya kalsa, orucun, onun beden ve ruh sağlığını ciddi boyutta etkileyeceğinden endişe etse yahut doktor bu hususta kendisine tutmaması noktasında rapor vermiş olsa, bu kimse de oruçtan muaf tutulmuş olup, sağlığına kavuştuğunda, tutamadığı günler kadar tutmak suretiyle bu ibadeti yerine getirmiş olur.

İkrah: Yani zorla oruç tutturulmamak halidir. Birisi oruç tutana, “Orucunu bozmazsan seni öldürürüm veya bir uzvunu keserim” diye tehdit etmişse, dediğini yapmaya gücü yetiyorsa, oruçlunun orucunu bozması mübah olur.

Orucu Bozan Şeyler

Oruca aykiri olan bir seyin yapilmasi halinde oruç bozulur. Orucu bozan bazi seyler hem kaza, hem de keffareti gerektirir. Orucu bozan bazi seylerden dolayi da sadece kaza gerekir.

Orucu Bozup Kaza ve Keffareti Gerektiren Seyler
1. Oruçlu oldugunu bilerek yemek ve içmek (yenilip içilen sey ister gida, ister ilâç olsun).
2. Oruçlu oldugunu bile bile cinsel iliskide bulunmak.
Kari-kocadan biri ötekine zorla cinsel iliskide bulundugu takdirde zorla iliskide bulunana kaza ve keffaret, kendisine zorla iliskide bulunulan kisiye de kaza lâzim gelir.
3. Agzina giren yagmur, kar ve doluyu kendi istegiyle yutmak.
4. Sigara içmek, öd agaci veya anber ile tütsülenip dumanini içeri çekmek.
5. Enfiye çekmek.
6. Bugday ve arpa tanesi yutmak.
7. Disardan bir susam tanesi kadar bir seyi alip yutmak.
8. Yenmesi alisilmis olan çamur, kil ve kömür gibi seyleri yemek. (Bazi kimseler bunlari severek yerler.)
9. Az miktarda tuz yemek.
10. Karisinin veya sevdigi bir kimsenin tükürügünü yutmak. (Bundan zevk aldigi için kaza ve keffaret gerekir. Baskasinin tükürügünden igrendigi için bundan keffaret gerekmez.)
11. Kan aldirdiktan veya sadece karisini öptükten sonra orucu bozuldugu kanaatiyle bile bile orucunu bozmak.
Ramazan ayinda niyet ederek oruca baslayan kimse, saydigimiz seylerden birini bilerek ve özürsüz olarak yaparsa orucu bozulmus olur. Bozulan bu orucu kaza etmesi ve kasten bozdugu için de keffaret tutmasi gerekir.
Keffareti Düşüren Şeyler
Keffareti gerektiren bir seyi yaparak orucunu bozan kimse, ayni gün oruç tutamayacak derecede hastalanir veya kadin ayhali yahut da lohusa olursa keffaret düser, yani keffaret orucu tutmasi gerekmez. Ancak hastaligin kendi istegi disinda olmasi sarttir. Kendisi kasten hastaliga sebep olursa keffaret düsmedigi gibi sefer mesafesinde bir yolculuga çikmasi ile de düsmez.

Orucu Bozup Yalniz Kazayi Gerektiren Şeyler
1. Pamuk ve kagit gibi yenmesi mutad olmayan bir sey yutmak,
2. Bir defada çok miktarda tuz yemek,
3. Yenmesi mutad olmayan zeytin çekirdegi yemek. Yenmesi alisilmis olan çekirdegi yemek ise keffareti gerektirir.
4. Tas, toprak, demir, altin ve gümüs gibi seyleri yutmak.
5. Içi olmayan ceviz ve badem yutmak. (Bunlarin içi olanlari yenildigi takdirde keffaret gerekir)
6. Burnuna ilaç çekmek.
Bu, Ebu Hanife'nin görüsüdür. Buna göre; tedavî maksadiyla igne yaptirmak orucu bozar ve kazayi gerektirir. Çünkü igne vasitasiyla vücuda verilen ilâç iç kisimlara kadar ulasmaktadir.
Imam Ebu Yusuf ve Imam Muhammed'e göre; tabiî olan yollar disinda vücudun baska tarafindan açilan bir yoldan içeri giden ilâç orucu bozmadigi için igne yaptirmakla oruç bozulmaz. Çünkü vücuda verilen ilâç agiz gibi tabiî bir yoldan degil, deriden açilan baska bir yoldan verilmektedir.
Ancak, ibadetlerde ihtiyatli hareket etmek esas oldugundan Ramazanda igne yaptirmak zorunda olan kimse bunu mümkünse iftardan sonra yaptirmalidir.
Bu mümkün olmaz da gündüz igne yaptirmak zorunda kalirsa, Imam Ebu Yusuf ile Imam Muhammed'in görüslerini esas alarak orucuna devam eder ve bu orucunu daha sonra kaza etmesi gerekmez.
7. Agzina aldigi boyali iplik gibi seylerin boyasi ile rengi degisen tükürügü yutmak.
8. Bogazina kaçan kar veya yagmuru kendi istegi olmayarak yutmak. (Kendi istegi ile yutarsa keffaret gerekir.)
9. Zorlama ile oruç bozmak.
10. Disleri arasinda nohut tanesi kadar kalan yemek kirintisini yutmak.
11. Abdest esnasinda agzina ve burnuna su alirken kendi elinde olmayarak bogazina su kaçmak.
12. Unutarak yeyip içtikten sonra orucunun bozuldugunu zannederek yeyip içmek.
13. Agiz dolusu kusmak. (Kendi istegi ile).
14. Agiz dolusu gelen veya kendi istegiyle getirdigi kusuntuyu mideye geri çevirmek.
15. Kendi istegi ile içine veya genzine duman çekmek. Kendi istegi ile olmazsa oruç bozulmaz. (Içeri çekilen duman sigara dumani olursa keffaret gerekir.) 16. Günes batmadigi halde-batti zannederek-iftar etmek.
17. Imsak vakti geçtigi halde daha vakit vardir zannederek yemek.
18. Cinsel iliski disinda kadina dokunmak veya öpmek sonucu bosalmak.
19. Ramazan orucundan baska bir orucu bozmak. (Ramazan orucundan baska bir orucu bozmak sadece kazayi gerektirir.)
20. Ramazan orucuna niyet etmiyerek yeyip içmek. (Keffaret, niyet edilerek baslanan orucu bilerek bozmaktan lâzim gelir. Oruca niyet edilmeyerek yeyip içtigi takdirde sadece o günün orucunu kaza eder.)
Ancak mazaretsiz olarak ramazan orucunu tutmamak büyük günahtir.
21. Misafir iken oruca baslayip ikamete niyet ettikten sonra yemek.
22. Mukim iken oruca baslayip sefer mesafesi yolculuga niyet ederek bulundugu yerin sinirlarini geçtikten sonra orucu bozmak.
Sayilan bu seylerden birini yapan kimsenin orucu bozulur ve bozulan orucun gününe gün kaza edilmesi gerekir.
Bunlardan biri ile orucu bozulan kimse aksama kadar orucu bozacak bir sey yapmamalidir.
Gündüz iyilesen hasta, yolculugu sona eren misafir, ayhali veya lohusaliktan temizlenen kadin, erginlik çagina gelen çocuk ve müslüman olan gayr-i müslim, Ramazan ayina saygi için günün kalan kisminda oruçlu imis gibi aksama kadar orucu bozacak seylerden sakinmalari uygun olur.
Oruca niyetlenen kadin gündüz ayhali veya lohusa olursa, orucunu bozmasi lâzimdir.
Kadin, henüz ayhali olmadan adet günümdür diyerek orucunu bozmamalidir.
Hasta ve yolcu olup da oruç tutmayan kimselerin yemeden, içmeden durmalari gerekmez. Ancak bunlar açiktan degil de gizli olarak yerler.

Orucu Bozmayan Şeyler

1. Oruçlu oldugunu unutarak; yemek ve içmek.
Peygamber Efendimiz söyle buyurmustur:
"Bir kimse oruçlu oldugunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasin, (sakin) bozmasin. Çünkü onu, Allah yedirmis, içirmistir."
Unutarak yeyip içerken oruçlu oldugunu hatirlarsa hemen agzini bosaltip yikar ve oruca devam eder. Oruçlu oldugunu hatirladiktan sonra bogazindan asagiya bir sey geçerse orucu bozulur. Bir kimse unutarak yiyen bir oruçluyu gördügünde eger güçlü kuvvetli olup oruca dayaniblen bir kisi ise, oruçlu oldugunu kendisine hatirlatir, zayif ve güçsüz bir kisi ise hatirlatmaz.
2. Bir suya dalip kulagina su kaçmak.
3. Kendi istegi olmayarak bogazina toz ve duman girmek.
4. Kendi istegi olmayarak kusmak.
5. Kendiliginden içeriden gelen kusuntu yine kendiliginden içeriye gitmek.
6. Uyurken ihtilâm olmak (yani uyurken cünüplük hali meydana gelmek.)
7. Dokunma ve öpme olmadan sadece bakmak veya düsünmek sebebiyle bosalmak.
8. Karisini sadece öpmek.
9. Geceleyin cünüp oldugu halde sabaha kadar yikanmayip gündüz yikanmak.
10. Disleri arasinda sahur yemeginden kalan nohut miktarindan az olan kirintiyi yutmak.
11. Agzindaki tükrügü yutmak. Agzindan disari çikip tamamen ayrilan tükrügü tekrar yutmak orucu bozar.
12. Agzina gelen balgami yutmak.
13. Kafasindan burnuna gelen akintiyi içine çekip yutmak.
14. Agzina aldigi (meselâ disine koydugu) ilâcin tadi bogazina varmak.
15. Erkegin tenasül organina ilâç veya su akitmak.
16. Göze ilâç damlatmak.
17. Kan aldirmak.
18. Gözlerine sürme çekmek.
Bu saydigimiz seylerin hiçbirisi orucu bozmaz.

Oruçla İlgili Bazı Konular

Fitre ve Fidye Arasındaki Fark Nedir?

Bu iki kelime arasında anlam açısından fark vardır. Fitre, sadaka-ı fıtır'dan kısaltılmış ve biraz değişikliğe uğramış bir kelimedir. Bu, Ramazan'da zengin müslümanların vermekle yükümlü olduğu sadakanın adıdır. Çok yaşlı bir ihtiyarın, tutamadığı oruçlara karşılık verdiği paraya "Oruç Fidyesi" denir.

Kefareti Gerektiren Haller

-Gıda olsun, gıda hükmünde ilaç olsun, bunlardan herhangi bir şey yemek veya içmek.
-Cima etmek. Her ikisi için kefaret ve kazayı gerektirir.
-Ağıza giren yağmuru kasten yutmak. Hatayla yutulursa yalnız kaza icab eder. Unutularak yutulursa, oruç bozulmaz.
-Kokmuş olsa bile, çiğ et yemek. Kurtlanmış olursa, tiksindirici bir hal aldığında yalnız kazayı gerektirir. Kefaret olmaz.
-İç yağı yemek.
-Kurumuş et yemek.
-Buğday yemek. Yalnız bir buğday tanesi çiğnenir de ağız içinde eseri kaybolursa, bu orucu bozmaz.
-Ağız dışından bir buğday tanesi yahut bir susam tanesi alıp yutmak.
-Ermeni kili yemek.
-Yenmesi alışkınlık haline gelmiş bir topraktan yemek.
-Az tuz yemek. Çok tuz yemek kefaret gerektirmez, yalnız kaza icab ettirir. Çünkü çok tuz, gıda hükmünde olmaz.
-Sevdiği arkadaşının veya zevcesinin tükrüğünü yutmak. Kendilerinden hoşlanılmayan kimselerin tükrüğünü yutmak yalnız kazayı gerektirir. Çünkü bunda lezzetlenme yoktur.
-Gıybet ettikten sonra, oruç bozulduğunu zannederek kasden iftar etmek.
-Kan aldırdıktan sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek.
-İnzal olmadan yaklaşmada bulunduktan sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek.
-Şehvetle öpmeden sonra, oruç bozulduğunu zannederek iftar etmek.
-Bir kimse kusma hali gelip te kustuktan sonra, orucunun bozulmadığını bildiği halde iftar ederse, üzerine kefaret icap eder. Bozulduğunu zannederek iftar etmiş olursa, yalnız kaza .gerekir.
-Kefaret yalnız Ramazan orucunun bozulmasında icap eder, diğer oruçluların bozulmasında icab eder, diğer oruçların bozulmasında gerekmez. Ramazan orucunun keffareti 60 gündür. Keffareti gerektiren birşey yapan kimse, hem o günün orucunu kaza eder, hemde keffaret orucunu peşpeşe tutar. Peşerpeşe olması şarttır. (1, 7)

Orucu Bozmayan Şeyler Nelerdir?

-Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek ve cinsi münasebette bulunmak.
-Uyurken ihtilam olmak
-Hanımını sadece öpmek
-Sabaha kadar gusletmeyerek, sabah yıkanmak
-Ağzına gelen balgamı yutmak
-Kafasından burnuna gelen akıntıyı içine çekmek
-Herhangi bir suya dalıp kulağına su kaçmak
-İsteği olmadan boğazına duman kaçması
-Boğazına toz girmesi veya sinek kaçması
-Kadın avret mahalline yalnız bakmakla inzal vaki olması
-Dişleri arasında sahurdan kalan nohut tanesinden küçük bir şeyi yemek
-Kendiliğinden gelen, yine kendiliğinden içeriye giden kusuntu
-Parmak salarak ağız dolusu olmaycak şekilde kusmak
-Kan aldırmak
-Sürme çekmek
Oruç Bozmayı Mübah Kılan Haller
Hastalık: Oruca devam edildiğinde hastalık artacağından korkulursa oruç bozulabilir.
Yolculuk: 90 kilometrelik bir yolculuğa çıkan bir kimse niyet etmeyebilir veya niyet ettiği halde orucu bozabilir.
Mecburiyet: Tehdit altında kalanlar oruçlarını bozabilir.
Gebe ve emzikli olmak: Oruç tuttuğu zaman kendine veya çocuğuna zarar geleceğinden korkan kadın oruç tutmayabilir.
Oruca Dayanamamak: Oruçtan aklının bozulmasından korkan orucunu bozabilir.
Savaş: Düşmana karşı kuvvetli olmak için askerde izin verilmiştir.

İhtiyarlık: Oruca dayanacak güçleri kalmamış yaşlılar oruç tutmayabilir.
Ziyafete Çağrılmak:Yalnız nafile oruçlar ziyafet için bozulabilir. Sonradan kaza olur.

Orucu Bozup Yalnız Kazayı Gerektiren Haller
-Çiğ pirinç, sade un, yağsız ve şekersiz hamur yemek.
-Birden, çok miktarda tuz yemek, azında kefaret gerekir.
-Pamuk, kağıt ve toprak gibi yenmesi alışkanlık haline gelmemiş bir şeyi yemek
-Zeytin çekirdeği ve benzeri şeyleri yemek
-Henüz içi olmayan taze cevizi yutmak
-Kuru ceviz, fındık, fıstık ve bademi sert kabuğuyla yutmak
-Taş, demir, bakır, altın ve gümüş yutmak
-Arkadan ilaç akıtmak
-Burnuna ilaç çekmek
-Boğazına huni ile bir şey akıtmak
-Kulağının içine yağ damlatmak
-Karnında veya başında olan bir yaraya akıtılan ilacın içeriye ulaşması
-Abdestte ağzına su verirken boğzına su kaçması.
-İğne yaptırmak
-İkinci fecr doğmadı zannıyla sahur yapmak
-Güneş battı zannederek, iftar etmek
-Su veya yağ ile ıslatılmış parmağını avret mahalline sokmak
-Dişi kanadığında kanı tükrüğünden fazla veya tükrüğü ile aynı olduğu halde yutmak.
-Tütsü yakıp, dumanını boğazına kaçırmak.

Orucun Fidyesi

Tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa tutulmuş, aşırı derecede düşkün ve zayıflığından dolayı oruç tutamayan kimseler farz ve vacip olan oruç borçlarından her gün için bir fidye verirler. Bir fidye bir fıtır sadakasıdır. Fidyelerin tamamı bir fakire verilebileceği gibi, başka başka fakirlerede verilebilir. Buna da gücü yetmeyenler Allah'tan af ve mağfiret dilerler.

Orucun kısımları nelerdir?

Farz Oruçlar
Farz olan oruçlar ikiye ayrılır.
1) Zamanı muayyen olan, Ramazan orucu.
2) Zamanı muayyen olmayanlar ise, kefaret oruçları, kazaya kalan Ramazan oruçları.

Vacib Oruçlar

Vacip olan oruçlarda ikiye ayrılır.
1) Zamanı muayyen olan oruç ki, falan işim olursa, bu yıl şu zamanda orucu tutacağım şeklinde yapılan adaktır.
2) Zamanı muayyen olmayan oruç ki, falan işim olursa şu kadar oruç tutacağım şeklinde yapılan adak oruçlardır, Ramazan dışında her zaman eda edilebilir.

Sünnet Oruç

Muharrem ayının dokuzuncu ve onuncu Aşure günlerini (veya on ve onbirinci günlerini) oruç tutmak. Yalnızca onuncu gün tutmak mekruhtur.

Mendub Olan Oruç

- Her ayın onüç, ondört ve onbeşinci günlerini oruç tutmak,
- Her ayın başından, ortasından ve sonundan bir gün oruç tutmak,
- Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutmak.
- Şevval ayından altı gün oruç tutmak.
- Bir gün oruç tutmak bir gün iftar etmek (Davud Orucu)
- Recep ve Şevval aylarında oruç tutmak.

Nafile Oruç

Bütün bu sayılan kısımlar dışında Allah rızası için tutulan ve tutulmasında kerahet olmayan oruçlardır.

Mekruh Oruç

Oruç tutulması mekruh olan günler, tahrimen ve tenzihen mekruh diye ikiye ayrılır.
Tahrimen Mekruh Olan Oruç: Ramazan Bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü günleridir. Bu beş günde oruç tutmak tahrimen mekruhtur. Buna haram da denilir. Tenzihen Mekruh: Muharrem ayının onuıncu gününü tek bir gün olarak tutmak, yalnızca Cuma günü veya yalnızca Cumartesi günü oruç tutmak, Nevruz ve Mehrican günlerinde oruç tutmak. (7)

Oruçun Şartları Nelerdir?

Farz olmasının şartları

Müslüman olmak : Kafir iman etmediği için amelle sorumlu olmaz.
Akıllı olmak : Deliye oruç farz değildir.
Büluğa ermiş olmak : Çocuklara oruç tutmak farz değildir. Alışmak için tutabilirler.

Orucun edasının vücub şartları

Sıhhatli bulunmak : Hastalara oruç farz olmaz, ancak bilahere kaza edilir.
Mukim Olmak : Misafir olanlara oruç tutmak farz değildir. Bilahere kaza gerekir. Ancak tutmaları daha faziletlidir.

Orucun edasını sıhhat şartları

Hayız ve nifastan taharet üzerinde bulunmak : Hayız ve nifas üzerine oruç tutulmaz. Bilahere kaza gerekir.
Niyyet etmiş olmak : Niyyet bulunmaksızın oruç tutmak sahih olmaz. (7)

Oruçlu Kadın Yemeğin Tadına Bakabilir mi?

Kadın bazen yemeğin tadına bakmak zorunda kalabilir. Bazı yiyecekleri satın almak için de aynı mecburiyeti hissedebilir. Boğazdan aşağı inmemek şartıyla yemeğin tadına bakabilir.

Oruçluya Mekruh Olan Haller

-Bir şeyin tadına bakmak
-Gereksiz birşey çiğnemek (Başka kimse yoksa, kadın çocuğuna çiğneyebilir)
-Önceden çiğnenmiş ve çiğnendikçe eksilmeyen sakızı çiğnemek
-Tükürüğü ağızda biriktirip yutmak
-Abdest alırken ağıza, buruna suyu fazla çekmek
-Zevcesini öpmek, boynuna sarılmak
-Kan aldırmak (Eğer zarar verirse)

Oruçta Kefareti Düşüren Haller
Bir kadın Ramazan günü orucunu kasden bozduktan sonra hayız veya nifaz hali görse, yahut iftarı mübah kılacak bir hastalığa tutulsa üzerinden kefaret düşer. Bu durumda kasten bozduğu orucu kaza etmesi gerekir. (7)

Ramazan Orucuna Hergün Niyet Şartmı?

Ramazan orucunu eda edebilmek için, hergün ayrı ayrı niyet etmek gerekir. Niyetin zamanı, gecenin başlangıcından, kaba kuşluk anına kadardır. Bu müddet içinde niyet edilmezse, farz eda edilmiş olmaz. (1)

Ramazan'da Güneş Doğduktan Sonra Adet Görme

Oruca niyet edip güneş doğduktan sonra adet gören hanımın orucu bozulur. Bu durumda olan hanım yemeğini yer. Adet halinde olan bir hanımın, oruç tutmadığı halde yemeyip, içmeyip oruçlu gibi durması haramdır. Ancak gizili yemesi İslami edeptendir. (1)


Ramazan'da Güneş Doğduktan Sonra Temizlenme

Ramazan'da güneş doğduktan sonra adet ve lohusalıktan temizlenen bir kadın, eğer oruca aykırı bir şey yapmamış ise, derhal niyet ederek oruca başlar. Bu şekilde orucunu tutmuş olur. (1)

Seferi Hali ve Oruç

Misafir olan kimsenin seferilik halinde iftar etmesi mübah ise de oruç tutması daha faziletlidir. Ancak oruçlu iken sefere ilk çıktığı gün orucu bozmaması gerekir. Bununla beraber yolculuğa çıktıktan sonra iftar ederse kefaret gerekmez, yalnız kaza icab eder.
Sefere çıkmadan önce iftar edilir de sonra yola çıkarsa kefaret lazım gelir.
Gündüzün ilk vaktinde kasden orucunu yiyen kimse, sonra zorla sefere çıkarılmış olsa, keffaret üzerinden düşmez. Kendi arzusu ile de sefere çıkmış olsa hüküm değişmez.

Üç Aylarda Oruç

Halk arasında Recep, Şaban ve Ramazan aylarına üç aylar denilmektedir. Peygamberimiz peşpeşe bu ayları hiçbir zaman oruç tutmamış, bu şekliyle de ümmetine tavsiye etmemiştir. Hatta ramazan ayının dışında hiçbir ayı baştan sona oruçlu geçirmemiştir.

Uçakla seyahat eden oruçlu şahıs iftarını nasıl yapar?
Seyahate çıkan kişilerin, imsak ve iftarları bulundukları yere göre yapmaları gerekir. Uçakla seyahat eden oruçlu kişiler de, uçuş esnasında uçağın üzerinde bulunduğu yere göre imsak ve iftar yapmalıdırlar. Ancak çok hızlı uçaklarla kıtalararası yolculuk yapılması durumunda, imsak ile iftar arasında süre, anormal ölçüde kısa veya uzun olabilmektedir. Bu durumda, yolculuk yapacak kişi orucunu kazaya bırakabilir. Ancak oruca başlamış ise, imsake başladığı yere göre iftar edebilir. (5)

Adak orucu tutan kadın adet görürse

Arka arkaya onbeş gün oruç tutayım diye adak yapan bir hanım, onbeş günü tamamlamazdan önce adet görmüş olursa, yeniden fasılasız oruç tutması gerekir. Bu tuttuğu oruçlar adak yerine geçmez. Araya engel girmiştir. Yeniden tutması gerekir. (1)

Adet Geciktirici Hap Kullanmak
Kadınlar oruçlarını tam tutabilmek için adet dönemlerini geciktirici hap kullanmaları doğru mu?

Bir zorunluluk olmadığı halde fıtrata müdahale etmek ve sağlığı riske atmak, Din’in “zaruriyyat” olarak kabul ettiği “nefsin/canın korunması” ilkesine aykırıdır…

Herhangi bir ibadetini eda için kadının hayzı geciktirici ilaç kullanmasına mutlak anlamda cevaz vermek doğru olmasa gerek. Kadının hayız görmesi tabiî/fıtrî bir hadisedir ve zorlayıcı bir durum olmadıkça da tabiî seyrine müdahale edilmemelidir. (8)

Adetli Kadının Oruçlu Gibi Durması Caiz mi?

Adet halinde olan bir kadının, oruç tutmadığı halde yemeyip içmeyip oruçlu gibi durması haramdır. Bu durumdaki hanıma oruç tutmak haram olduğu gibi, yemiyerek, içmeyerek oruçlu gibi durması da haramdır. Aynı şekilde oruca niyet edipte tan yeri ağardıktan sonra hayız veya nifas haline giren kadına, akşama kadat oruçlu gibi aç durmak haramdır. Bu durumdaki hanımların gizli yemeleri İslami edeplerdendir. (1)

Hamile ve Süt Emziren Kadının Durumu

Hamile kadınla süt emziren kadın oruç tuttukları takdirde ya kendilerinin hastalanmalarından, ya da çocuğun gıdasız kalıp ölmesinden korkarlarsa, oruçlarını bozarlar. Ramazan'dan sonra günü gününe kaza ederler. (1)

Kadın Bugün Adet Olacağım Diye Oruç Tutmazsa

Adeti belirli olan kadına, kendince adet gelmesi şüpheli olan günde oruç tutmamak caizdir. Eğer görmezse yanız o günü kaza eder. Ancak kadın oruca niyet ettikten sonra "Bu gün adet günümdür" diya kan görmeden orucunu bozarda o gün kan gelmeyecek olursa, hem kaza hem de kefaret gerekir. Bunun için adet gördükten sonra iftar etmek gerekir. (1)

Kaynaklar:
1) Kaynaklarıyla Büyük Kadın İlmihali, Rauf PEHLİVAN,
2) Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali
3) Ahmed Şahin, Zaman
4) Günümüz Meselelerine Açıklamalı Fetvalar, Mehmed Emre, 1996, Eser Neşriyat
5) T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı Resmi Sitesi
6) Açıklamalı İslam İlmihali, Mehmed Paksu, 2004
7) En Geniş İslam İlmihali, Ali Fikri Yavuz, Çile Yayınevi, 1977
8) Ebubekir Sifil, Hayzı geciktirerek oruç tutmak, Milli Gazete, 17-22-23/10/2005

İFTÂR DUÂSI

İftârda dua etmek Efendimiz’in sünnetlerindendir. Birkaç iftâr duâsı vardır. Meşhur olanlarından bazıları şunlardır:

“Zehebe'z-zameu vebtelleti'l-urûku ve sebete'l-ecru inşâallâhu teâlâ”

Manası: Susuzluk gitti, damarlar ıslandı ve inşaallah mükâfat gerçekleşti.

Bir başka iftâr duâsı da şöyledir:

“Eftara indekümü's-sâimûne ve ekele taâmekümü'l-ebrâru ve sallet aleykümü'l-melâiketü.”

Manası: Yanınızda oruçlular iftar etsin, yemeğinizi iyi insanlar yesin ve melekler size dua etsin.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ramazan'ı Nasıl Geçirirdi ?
Peygamberimiz sahur ve iftarda ne yer, neler yapar, ne gibi ibadetlerle meşgul olurdu. İşte hadisler ışığında, sahabelerin gözlemleriyle, Hz. Muhammed (sav)’in Ramazan’ı…

Allah'ın resulü efendimiz (sav) hayatı boyunce hep sosyal bir insan olmuştur. Özellikle Ramazan ayında Peygamberimiz, hasta ve yaşlılara sıkça yaptığı ziyaretleri arttırır, fakir sahabelerin evlerine uğrar, sosyal bir sıkıntı olan her yere tüm sahabelerden önce yetişerek dertlerin çözümünde aktif rol oynardı.

Allah Resulü, diğer müminleri de hasta ve akraba ziyaretlerine teşvik ederdi. Özellikle Ramazan ayında fakirlere yapılacak yardım, fitre ve zekat konularında tavsiyelerde bulunurdu…

Hz Muhammed (sav) sahur ve iftarda genellikle hurma yiyebilir ve su içerdi. Diğer sahabelerden farklı beslenmeyen ve ailesini de öyle yedirmeyen Resulullah Efendimiz, yiyecek bir şey bulamadığında yemez, bulduğundaysa çoğunu dağıtırdı.

Peygamber Efendimiz Ramazan ayını hep ibadet ve dualarla geçirirdi. Geceleri de Rabbine ayırır bir süre istirahat ettikten sonra uyanır namazla zikirle istiğfarla ve dua ile meşgul olurdu. Ramazan ayının son on günü girince de ibadetlerini daha da yoğunlaştırır ailesini de ihmal etmez onlarla birlikte ibadet ederdi.

Peygamberimiz, Ramazan ayında ibadetlerini de aşırı arttırmazdı. Teravih namazlarını yalnız veya cemaatle kılardı. Ramazan ayının son on gününde ise evinin ahalisini gece ibadeti için uyandırırdı.

ORUCU RAHAT TUTMAMIZ İÇİN BİZLERE NELER DEMİŞTİR

Deylemî’nin Enes bin Mâlik Radıyallâhü Anhtan rivayet ettiği bir hadiste ise Resulullah Sallallâhü Aleyhi Vesellem orucu rahat yolunu tavsiye ederek şöyle buyuruyor:

“Dört şey yapan kişi orucu gayet rahat tutar: İftarı su ile açması, sahuru terk etmemesi, öğle istirahatını terk etmemesi, güzel koku kullanması.”

Hz Muhammed, hiçbir dönemde aşırıya kaçmamış, aşırılığı övmemişti. İftar ve sahurlarda, bolluk içinde ziyafetler tertip edilen günümüzde, iyibilgi olarak, bu işin sağlık yönünü de hatırlatıyoruz.
UÇAN Blogları

Dikkat!
Görüntü ve Bilgiler Alıntıdır Telif Hakkı İle Korunuyor Olabilirler.

Hiç yorum yok: