KIYMETLİ ZİYARETÇİLER UÇAN BLOGLARINA HOŞ GELDİNİZ

5 Aralık 2012 Çarşamba

Dua Nedir Niçin Yapılır



DUA NEDİR ve NİÇİN YAPILIR ?

Dua, istemek, talep etmek manasına gelir.

Malûmdur, insanın dünya hayatı iki esas üzere yürüyor: Menfaati celp, zararları def. Yani hayatına lazım olan şeyleri temin etmek ve ona zarar verecek şeylerden de sakınmak, emin olmak. Bu iki sahada da insan son derece acizdir. Hücrelerinde cereyan eden olaylar gibi, yer yüzünde ve sema aleminde cereyan eden olaylara da müdahale etme konusunda son derce güçsüzdür. İşte bu yaratılış onu dua ibadetine yöneltir. Kendi irade ve kudretinin yettiği kadarını eksiksiz yerine getirdikten sonra, geriye kalan sonsuz sahada bu aciz kulun en büyük vesilesi ve tesellisi Rabbine yalvarmak, Onun lütfuna sığınmak, uğraması muhtemel zararlar için de ondan medet dilemektir.

Namaz, oruç ve sair ibadetlerin her biri, bir yönüyle de birer duadır. Gözü güneşe kavuşturan Allah, bizi de cennete kavuşturmaya kâdirdir, yeter ki, ibadetimiz ve duamız kabul olsun...

Nur Külliyatından Mektûbat’ ta dua konusunda şöyle buyrulur:

“Hem dua bir ubudiyettir. Ubudiyet ise semeratı uhreviyedir. Dünyevî maksatlar ise o nev’i dua ve ibadetin vakitleridir.”

İnsan dua ederken, A’raf Sûresinde geçen “Rabbinize yalvara yalvara, için için dua edin.” emrine uyar. Ona sığınır, Ondan ister, Onun mağfiretini talep eder. İşte bu hâl bir ibadettir ve meyvesini âhirette verecektir.

İstemenin en ileri derecesi, Ondan yine Onun rızasını dilemek, yakınlığına talip olmak, Ona imanda, Onu sevmede ve Ondan korkmada kemâle ermeyi istemektir; “Kalpler ancak Onun zikriyle mutmain olur.” mealindeki âyetin verdiği derin mesaja kulak vererek, Ondan Onu anmayı dilemektir; bize bizden daha yakın olduğunun şuuru içinde, Onun yakınlığını kalbimizde duymayı istemektir.

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)

EN GÜZEL DUALARDAN OLUŞAN DUA ARŞİVİMİZ
Kur'ân'da Duâ
Hak Teâlâ Hazretleri buyuruyor:
"Ey Resûl-i Ekremim! Benim kullarım "Rabbi-miz uzakta mıdır, yakında mıdır?" diyerek sana beni sordukları zaman sen onlara cevap ver ki: Ben onlara pek yakınımdır. Bana duâ eden kulumun duasını kabul ederim. Duâ ettiğinde benden duâlarının kabulünü istesinler. Ve bana îman etsinler. Umulur ki onlar îmanları ve duâları sebebiyle doğru yola vâsıl olurlar ve irşâd olunurlar. "(Bakara Sûresi, 186)
Fahr-i Râzî, Kâzı Beyzâyi ve Hâzin'in beyânlarına göre ashâb-ı kiramdan bazı kimselerin: "Ya Re-sûlallah! Rabbimiz bize yakîn ise hafif sesle yahud gizlice duâ edelim. Eğer uzak ise yüksek sesle duâ edelim" demeleri üzerine bu âyet-i celîlenin nâzil olduğu mervîdir.

Başka bir rivâyette ise yahûdilerin: "Yâ Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-! Sen yer ile gök arasını pek uzak haber veriyorsun. Rabbimiz duâmızı nasıl işidir?" demeleri üzerine nâzil olduğu mervîdir. Bu sebeb-i nûzullere göre âyetin ma'nası şöyle olur:

"Ey Resûlüm! Benim kullarım sana benim evsâfımdan suâl edip Rabbimizin lutfu bize yakın mı? Duâmızı gizlice kendi içimizde mi yapalım? Yoksa uzakta mı? Duamızı yüksek sadâ ile yapalım? dediklerinde: "Sen onlara Benim tarafımdan cevâb ver. Ben onların gizli duâlarını işitirim. Zira Benim ilmim onlara pek yakındır. Binâenaleyh onların işlerini bilip sözlerini işiterek hallerine muttali' olduğumdan duâ eden kimsenin duâsı ihlâs üzere olursa icâbet ederim. Şu hâlde onlar benden icâbet talep etsinler. Ben de onlara icâbet ederim. Senin vâsıtan ile onları îmana davet etdiğimde derhal îman etsinler. Zîra ben onların duâlarına icabet edince onların da benim da'-vetime icabet ve emrime itaat etmeleri vâcibdir ve onlar davetime icabetle doğru yolu muhakkak bulurlar."
Peygamberimizin(s.a.v.) Duâlarından Örnekler
Abdullah bin Abbas -radıyallahu anhüma-dan ri­vâyete göre Peygamber Efendimiz'in duâlarından bi­ri şu duâ idi:
"Yâ Rabb! Kalbimi nurlandır, gözümü nurlandır, ku­lağımı nurlandır, sağımı nurlandır, solumu nurlandır, üs­tümü nurlandır, altımı nurlandır, önümü nurlandır, arkamı nurlandır ve beni nûr eyle (bir başka rivayette) benim damarlarımı nurlandır, etimi nurlandır, kanımı nurlandır, saçımı nurlandır, yüzümü nurlandır.� (1)
Mugîre bin Şu'be'den rivayet olunduğuna göre Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-in dualarından biri de şu idi:
"Başka bir ilâh yok, ancak Allah var. O�nun şerîki yoktur. Mülk O'nundur, hamd de O'nundur. O her şe­ye kaadirdir. Allah'ım, Senin verdiğine engel olacak da yoktur, vermediğini verecek de yoktur. Ve servet sahi­bi olanlara servetleri sana karşı bir menfaat veremez. Ya­ni servetine güvenerek sana âsî olanları o servetleri kurtaramaz." (2)
Abdullah bin Abbas -radıyallahu anhüma-dan ri­vâyete göre Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-e bazı kimseler gelip:
-İnsanlar; yâni Ebû Süfyân ve arkadaşları sizin­le muharebe etmek için adam ve silâh toplamışlar, hazırlık yapmışlar. Onlara mukabele edecek dere­cede kudretiniz yoktur. Onlardan sakınınız diye kor­kutmak istediklerinde, bu söz mü'minlerin yakîn îmânlarını ve cesaretlerini artırıp, Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de:
"Allah bize kâfidir, o ne güzel vekîldir!" buyurdu. Mü'minler de böyle söylediler." (3)
Enes bin Mâlik -radıyallahu anh-dan rivâyete gö­re: Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in çok kere duâsı:
"Ey Rabbimiz, bize dünyâda da iyilik, güzellik ver, âhirette de iyilik, güzellik ver. Bizi ateş azâbından koru," meâlindeki duâ idi. (4)
Ebû Musâ el-Eş'ârîden rivâyete göre Resûl-i Ek­rem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle duâ ederlerdi:
"Yâ Rabb, benim hatâlarımı, bilmeden yapdıklarımı, işimde aşırı gitmemi, ve Senin benden çok iyi bildiğin hallerimi mağfiret eyle. Allah'ım, benim latifeleşmelerimi, ciddiyet hallerimi, hatâen ve kasden yaptıklarımı ve bende olan her şeyimi mağfiret eyle!(5)
Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-dan rivâyete göre Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır;
"Her kim günde yüz kere:
derse o kimse için on köle azâd etmiş sevabı ve­rilir, yüz hasene yazılır, yüz günâhı silinir, o gün akşam oluncaya kadar bu ona şeytana karşı si­per olur. Hiç bir kimse ecir bakımından onu geçemez, ancak bunu ondan fazla söyleyen kimse müstesnâ. (6)
"Ey, Rabbim! Gayb ilminle ve halk üzerine kudretinle, hayatı benim için hayırlı gördükçe beni yaşat, ölü­mü benim için hayırlı gördüğün zaman da beni vefât ettir. Ey Rabbim! Gizlide ve açıkda senden haşyetini istiyorum. Rızâ hâlinde de, gadab hâlinde de ihlâs sözünden ayırmamanı istiyorum, fakirlikte de zenginlikte de i'tidâlden ayırmamanı istiyorum. Senden tükenmez bir ni'met, kesilmez bir göz ferahlığı (yüzde açıkça görülen neş'e ve huzûr) istiyorum. Senden beni kazâna râzı kılmanı, ölümden sonra yaşamanın serinliğini istiyorum. Senden yüzüne bakmanın lezzetini; sana kavuşmanın şevkini istiyorum. Bütün bunları zarar vericinin zararından, sapdırıcı bir fitneden uzak olarak vermeni istiyorum. Ey Rabbim! Bizi îmân zîynetiyle süsle, bizi doğru yolda olan hidâyet rehberleri kıl.(7)
"Ey Ebû Bekr'in kızı! Sana diğer duâları da için­de toplayan duâları söyleyeyim mi? Şöyle duâ et:
"Ey Rabbim! Senden bildiğim ve bilmediğim hayrın hem çabuk, hem geç olanını istiyorum. Ey Rabbim Re­sûlünün senden istediğini istiyorum, Resûlünün sana sı­ğındığı şeyden ben de sana sığınıyorum. Allah'ım benim için kaza ettiğin şeyin âkibetini doğru yola ulaştır.(8)
"Sana bir kısım sözler öğreteyim mi ki, Allah Teâlâ kimin hayrını murâd ederse onları ona öğ­retir, sonra ebediyyen unutturmaz. De ki:
"Ey Rabbim! Ben zayıfım, rızân yolunda benim zaa­fımı kuvvetlendir. Beni nâsiyemden tutup hayra sevk et. İslâm'ı rızâmın en son noktası kıl. Ey Rabbim, ben zayıfım, beni kuvvetlendir. Ben zelîlim beni azîz kıl. Ben sana muhtacım, beni rızıklandır.(9)

"Ey Rabbim! Acizlikten, tenbellikten, korkaklıktan cimrilikten, eli kolu dökülür derecede takatsızlıktan kasvetten, gafletten, zilletten, azlıktan, meskenetten sana sığınırım. Fakirlikten, küfürden, fısktan, şekavetten, nifaktan, yapdığını insanların duyması ve medh etmeleri için yapmaktan, riyâdan, sana sığınırım. Sağırlıktan, dilsizlikten, delilikten, cüzzamdan, abraslıktan ve kötü hastalıklardan sana sığınırım.(10)
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- duâasında: "Ey Rabbim! Beni, iyilik ettiği zaman sevinen, kötülük ettiği zaman istiğfar edenlerden kıl.(11)
Ekseri duâları:
"Ey kalbleri çekip çeviren Rabbim! Kalbimi dînin üzere sâbit kıl." İdi.. (12)
Tevbe ve İstiğfar
nbsp; Hâris bin Süveyd diyor ki:
Abdullah ibn Mes'ud -radıyallahu anh- bize biri Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-den, diğeri de kendisinden olmak üzere iki hadîs tahdîs etti. Nebiyy-i Ekrem'den olan hadîs-i şerîfi şöyle rivâyet etti:

"Mü'min günâhlarını bir dağ altında oturup da üzerine dağın hemen çöküvereceğinden korkan bir kimse gibi görür. Fâcir ise günâhlarını burnunun üzerine konup uçmuş bir sinek gibi görür."

Râvi diyor ki, Ebû Şihâb eliyle burnunun üzerini göstererek bu hadîs-i şerîfi rivayet etti.

Sonra Abdullah ibn Mes'ud diyor ki:

Muhakkak Allah Teâlâ Hazretleri kulunun tevbe-sinden şöyle bir kimsenin sevincinden daha fazla sevinir ki, bu kimse uzun bir yolculuk esnasında tehlikeli bir yerde konaklar. Üzerine bütün yiyeceğini içeceğini yüklediği bineği de yanındadır. Başını yere koymasıyla şöyle bir uykuya dalar. Uyandığında bineğini kaybolup gitmiş olarak görür. Üzerine sıcak basmış, susuzluğu son haddine varmış, yahud Allah dilediği kadar sıcağı ve onun susuzluğunu artırmış. Sonra o kimse devesini aramak için etrafa çıkmış, aramış, bulamamış, o dereceye gelmiş ki hararetten ve susuzluktan tâkati kesilmiş, ümîdi tükenmiş, böyle bir halde tekrar eski yerine dönerek uyuyakalmış. Sonra uyandığında biraz evvel kaybolan devesini başı ucunda bulur. "İşte bu adam ne derece ferahlanır ise Cenâb-ı Hakk -celle ve âlâ- Hazretleri de bir kulunun tevbesinden dolayı o devesini kaybedip de başı ucunda bulan adamdan ziyâde ferahlanır. Yani râzı olur. Tevbe edenin tevbesini kabul edip onu yüksek derecelere nâil eyler, demektir." (1)

Ebû Bekri's-Sıddîk -radıyallahu teâlâ anh-Hazretleri:

"-Yâ Resûlellah, namazın âhirinde okumak üzere bana bir duâ ta'lîm buyur, dedikte Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri buyurmuşlardır ki:

"Şöyle duâ et:

Yâ Rabb, muhakkak ki ben kendime çok zulmettim; yani çok günâh işledim. Günahları ise ancak sen afv ü mağfiret edersin. Hakkıyle gafûr ve rahîm ancak sensin. Beni kendi indinden bir fazl u keremle afv ü mağfiret eyle ve bana lutf u ihsanınla merhâmet eyle. Yani benim istihkakım olmayarak mahza fazl u kereminle cehennemden halâs edip cennet ve cemâline kavuştur." (2)
"Gıybetin keffâreti, gıybet etdiğin kimse için istiğfâr etmekliğindir." (3)

"Yeryüzündekilerde) herhangi bir kimse,
derse hatalarına keffaret olur. Bu hataları deniz köpükleri kadar da olsa." (4)

"Duanın hayırlısı istiğfâr, ibâdetin hayırlısı da" kelime-i tevhîddir." (5)

"Ya Ali, sana bir duâ öğreteyim mi ki zerreler adedince günâhın olsa sen de beraber olmak üzere mağfiret olunur. Şöyle söyle: (6)
"İstiğfâr, mü'minin sahife-i a'mâlinde nûr gibi parlar." (7)

"Günâhdan tevbe eden kimse günâh işlememiş gibi olur. Fakat bir taraftan istiğfar, diğer tarafdan günâhda ısrar eden ise -el-iyâzü billah- Cenâb-ı Hakk ile istihzâ eden kimse gibi olur."
"Bir kimse kalbi ve kalıbı ile istiğfâra devam ederse Cenâb-ı Hakk o kimsenin gamlarını ferâha ve sıkıntılarını genişliğe tebdîl ederek hiç ummadığı bir taraftan onu rızıklandırır. (8)
"Tevbe ve istiğfâr ile büyük günâhlar afv olunduğu gibi mükerreren irtikâb edilen küçük günâhlar da, büyük günâhlar arasına dâhil olur." (9)

"Kalbinde nedâmet olmadığı halde yalnız lisânen edilen istiğfar, yalancılar tevbesidir." (10)

"Cenâb-ı Hakk'a tevbe ediniz. Muhakkak ki ben günde yüz defa Cenâb-ı Allah'a tevbe ederim. (11)

"Ne mutlu o kimseye ki defter-i a'mâlinde çokça istiğfar bulur."
"Ey insanlar! Ölmeden evvel Allah'a tevbe ediniz." (12)


Besmele

  Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Bilcümle semâvi kitâbların anahtarı "Rahman, rahîm Allah adı ile"dir; yani besmeledir." (1)
"Meşrû işlerin hangisi olursa olsun besmele-i şerîfe ile başlanmazsa hayrına ve tamamına nâil olunamaz, bereketsiz kalır." (2)
"Bir vartaya düşdüğün vakit:

"Rahman, rahîm Allah adıyla. Çok yüce ve çok büyük Allah'a sarılmaktan, O'ndan yardım dilemekten başka çâre yoktur!" demeğe devam et. Zîrâ Cenâb-ı Allah bunların hürmetine belâ ve musîbetlerin nicelerini def eder." (3)
"Cehennemin başlıca me'murları olan ondokuz zebânînin azabından necât bulmak isteyen kimse Besmele'ye devam etsin." (4) Zirâ besmele ondokuz harftir.

"Sizden biriniz evine girmek istediği zaman şeytan onu ta'kîb eder. O kimse evine girdiği zaman besmele ile girerse şeytan der ki: Bu evde bana girecek yer yok." (5)

"Her günün sabahında ve her gecenin akşamında:
"Allah'ın adiyle ki, O'nun adı sâyesinde ne semâda, ne yeryüzünde, hiç bir şey zarar veremez. O her şeyi işiden, her şeyi hakkıyle bilendir" diyen ve bunu üç defa tekrarlayan kimseye hiç bir şey zarar veremez' (6)

"Allah'ın adı anılmadan yenilen her yemek ancak hastalıktır, onda bereket yoktur. Bunun keffâreti, eğer sofra ortada ise Bismillah diyerek devam etmekdir. Eğer sofrayı kaldırdı isen yine Bismillah deyip parmaklarını yalamandır." (7)


Hadislerde Duâ

Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Büyük zorluklara dûçar olduğunuz zaman "Allah bize yeter. O ne güzel vekildir" zikr-i ce-mîlîne devam ediniz." (1)
"Cenâb-ı Hak, duada fazla ısrar edenleri sever." (2)
"Eğer bir kul, Cenâb-ı Hakk'a bir hususda duâ eder de icâbet olunmazsa onun yerine bir hasene, yani bir sevâb yazılır." (3)
"Bir babanın oğlu için duâsı, bir peygamberin ümmeti hakkındaki duâsı gibi makbuldür." (4)
"İyilik görenlerin iyilik gördükleri kimseler hakkında ettikleri hayır duâları reddolunmaz." (5)
"Ezân ile ikâmet arasında yapılan duâ müs-tecâbdır. Bu arada hemen duâ ediniz."(6)
"Kaderden sakınmak kaderi def etmez. Lâkin sâlihlerin duâsı, nüzûl etmiş ve edecek olan elem ve musîbeti def etmeğe ve kaldırmağa medâr olur. İş böyle olunca ey Allah'ın kulları, duâ ediniz." (7)
"Kur'ân-ı Azîmü'ş-şan her ne vakit hatmolu-nursa akabinde yapılan bir duâ müstecâbdır." (8)
"Bir kimsenin sevdiği bir kimse aleyhinde olan duâsının kabul olunmamasını Cenâb-ı Hakk'tan istirhâm eyledim." (9)
"Bir farz namazını huşû' ile edâ eden kimsenin o namazın akabinde vakı' olacak bir duâsı müstecâb olur." (10)
"Mazlumun bedduâsından sakınınız. Zîra bir kıvılcım sür'atiyle semâya icabete yükselir."
Fâcir de olsa mazlûmun duâsı makbûldür." (11)
"Cenâb-ı Allah buyurmuşdur ki: "Kim bana duâ etmezse ona gadab ederim." (12) Zîrâ bu hal ya gafletten, yahut kibirden ileri gelir
"Müslüman kardeşinin ayıp ve çıplak yerlerini setrederek onu dünyâda rüsvay etmeyen kimsenin ayıplarını Cenâb-ı Hakk kıyâmet gününde setreder." (13)
"Bir yerde yangın vuku' bulduğunu gördüğünüz zaman ''Allahü Ekber' diyerek tekrar tekrar tekbîr alınız. Zîra tekbir yangını söndürür." (14)
"Dünyânın geniş vakitlerinde, yani sıhhat ve servet ve asâyiş ve emniyet gibi esbâb-ı istirahat mükemmel olduğu bir zamanda Cenâb-ı Hakk'a ibâdet ve tâat ile kendini takdîm et ki muzâyakalı sıkıntılı bir zamanda seni lutf ile yâd edip gözetsin."(15)
"Ana ve babaya iyilik ömrü artırır. Yalan söylemek rızkı noksanlaştırır, duâ kazaya siper olur." (16)
"Kendisine iltica ile bir ricada bulunan kimsenin ricasını kesip atanın duâ ve ricasını da Allah kesip atar." (17)
"Bir mü'mine yapılan zillet ve hakareti görüp de men'ine muktedir olduğu halde muâvenette bulunmayanları Cenab-ı Hak mahşerde zelîl eder." (18)
"Her kim duâlarının kabûlünü, gam ve üzüntülerinin def olup kaldırılmasını arzu ederse sıkıntıda bulunanların imdâdına yetişsin." (19)
"İşlerde istihâre edenler, yani Allah'dan hayır dileyerek rızâsına muvafık hareket edenler zarar etmezler. İstişâre edenler de işin sonunda pişman olmazlar. İdâr-i maîşetinde isrâf etmeyip i'tidâl yolunu iltizâm edenler de fakr u zarurete düşmezler." (20)
"Bir işe başlamak istediğin zaman âkıbetini iyice tefekkür edip hayr u sevâbı mûcib ise devam et, şerr ü ıkâbı mûcib ise ictinâb et!" (21)
"Hikmet on parçadır. Dokuzu uzlette, diğer biri de sükûttadır. Yâni mâlâyâniden, kendisini ilgilendirmeyen ve lüzumsuz bulunan şeylerden hıfzeylemektedir." (22)

"Akâid-i fâside ve bid'at sâhiplerinin amellerini, ibâdetlerini Cenâb-ı Allah kabul etmek istemez." (23) Eğer tevbe edip ehl-i sünnet ve'l-cemâat i'tikadına rûcû' ederlerse kabûl eder.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh der ki: Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:

"Her bir peygambere etmesi için bir duâ verilmiştir. Ben ise ümmetime şefâat olmak üzere duâmı âhirete bırakmak istiyorum." (24)

Enes bin Mâlik'den gelen rivayette ise Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:

"Her bir nebî Allah'dan bir dilekte bulundu. Yahud, her bir peygamberin Allah'a edeceği bir duâsı vardı. Her biri duâsını yaptı ve kabul olundu. Ben ise duâmı kıyâmet gününde ümmetim için şefâat kıldım." buyurmuşlardır.

Enbiyây-ı izâmın her duâsının müstecâb olması kuvvetle umulur ise de, kat'î olmayıp yalnız bir duâlarının kesin olarak kabûl edileceği kendilerine bil-dirilmişdir. O duâ, her bir nebîye Allah tarafından husûsî olarak verilen duâdır.

Ezcümle Hazret-i Âdem -aleyhisselâm bu müstecâb duâsını tevbesinin kabûl olması için; Hazret-i Nuh aleyhisselâm- kavmininin helâki ve berâberindeki mü'minlerin kurtulması için, Hazret-i İbrahim-aleyhisselâm- -i Mükerreme ve Beytullah için, Hazret-i Mûsâ -aleyhisselâm- Fir'avn'ın helâki için, Hazret-i îsâ -aleyhisselâm- gökten bir mâide, sofra indirilmesi için etmişler ve müstecâb olmuşdur.

Hazret-i Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz ise, bu kesinlikle kabul olunacağı Allah tarafından te'min olunan duâsını, ümmetine şefâat için âhirete bırakmıştır. Ne mutlu O'nun sünnetine sımsıkı sarılan mü'minlere.

Duâ Âdâbı

Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-dan rivâyete göre Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:

"Sakın sizden biriniz duâ ederken "Yâ Rabb, dilersen beni mağfiret eyle, dilersen bana merhamet eyle" demesin. İstediğini sağlamca ve kat'ıyyetle istesin. Çünkü Allah'ı şu veya bu işe zorlayabilecek hiçbir kudret yoktur." (1)

Yine Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-'dan rivâyet edildiğine göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurmuşlardır ki:

"Sizden herhangi biriniz" duâ ettim de kabul olunmadı" diyerek acele etmedikçe duâsı kabul olunur." (2)

Duâ eden duâsında ısrar etmeli, devam etmelidir. Her halde er veya geç müstecâb olur.

Bir de dünyâda müstecâb olmasa bile kul bunu yine kendi lehine bilip Allah'dan ümidini kesmemelidir. Duâ büyük bir ibâdet olduğu için âhırette de bir ecir ve sevâbı olur.

Duânın âdabı pek çokdur. Bu cümleden olarak:

1- Evvelâ abdestli bulunmak,
2- Bir namazdan sonra yapılmak,
3- Tevbe ve istiğfârını ve kemâl-i ihlâsını arzeylemek,
4- Kıbleye yönelmek,
5- Duâdan evvel Allah'a çokça hamd ü senâ etmek,
6- Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri'ne çokça salât ve selâm eylemek,
7- Duânın nihâyetini âmin ile bitirmek,
8- Duâda yalnız kendisini düşünmeyip bütün sâlihleri ve bütün mü'minleri duâya müşterek kılmak,
9- Bir hâcetini isterken ellerini semâya kaldırıp avuçlarını açarak duâ etmek,
10- Kıtlık; umumî sıkıntı ve felâketlerin def'i için ise ellerinin dışını semâya çevirerek duâ etmek ve Allah'a sığınmak,

11- Celb-i menfaat için yapılan duâların nihâyetinde ellerinin avuçlarını yüzüne mesh eylemek, def'-i mazarrat için yapılan duâlarda mesh edilmez.
12- Duânın asıl anahtarı ise helâl lokma yemektir.

Ebû Musa el-Eş'arî -radıyallahu anh-dan rivâyete göre Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hazretleri Hayber gazâsı'na giderken maiyyetinde bulunan ashab-ı kiram bir vâdiye vardıkta yüksek sesle tekbîr ve tehlîl ederek bağıra bağıra zikrullah etmeğe başladılar. Resûlullah -sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem- Hazretleri:

"-Kendinize rıfk u merhamet ediniz. Zîra siz ne sağıra, ne de gâibe duâ ediyorsunuz. Ancak her şeyi hakkıyle işiten ve size sizden yakîn olan Allah'a duâ ediyorsunuz. Ve Allahü Teâlâ Hazretleri siz nerede olursanız berâberinizdedir" buyurdu.

Yani; öyle kendinize bu derece bağırmakla zahmet vermenize hâcet yoktur. Cenâb-ı Hakk'a nisbetle hafî ve cehrî yapılan zikir müsâvidir.

Ebû Mûsâ diyor ki: O esnâda ben, Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretlerinin hayvanının arkasında Zât-ı risâletpenâhîleriyle birlikte beraberdim.

Ve lisânımla
diyordum.

Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Hazretleri bana hitâben:

- Ey Abdullah bin Kays' buyurdu. Ben de icâbetle:
- Lebbeyk yâ Resûllallah, dedim. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri bana hitâben:
- Ben sana cennet-i a'lânın hazînelerinden bir hazîneye delâlet edeyim mi? buyurunca ben hemen:
- Babam ve anam sana fedâ olsun yâ resûlallah! Evet irşâd ediniz, dedim.
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri:
"Ma'sıyetten sakınmak ve tâat ve ibâdetlerde kuvvet ve kudret ancak Allah Teâlâ Hazretlerinin tevfık-i Rab-bâniyyesi ve irâde-i Sübhâniyyesiyledir." (3)
buyurdu.

Yâni cümle âlemin müdebbir-i hakîkisi ve mutasarrıfı, hepsinin hâlikı olan Allah sübhanehu ve teâlâ-Hazretleridir, demektir.

Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz'e ve ehl-i Beyt'ine salât ve selâm da duânın en mühim âdabındandır.

Hadîs-i şerifte:

"Yapılan bir duâda, Muhammed -aleyhi's-salâtü ve's-selâm- ve ehl-i Beytine salât ve selâm edilmedikçe o duâ, makam-ı icâbete vâsıl olamaz."(4) buyurulmuştur.

Duâ eden kimse, duânın başında, ortasında ve sonunda Peygamber Efendimize salât ve selâmı tekrar etmeli. Hulûs-i kalb, nezâfet, tahâret, istikbâl-i kıble, izhâr-ı tezellül, tazarru, enbiyâ ve evliyâ ile tevessül, günahkâr ve mücrim olduğunu ikrar ile tevbe ve istiğfar edip haram lokmadan ictinâb etmelidir. Bu sûretle yapılacak hayır duâların kabûlü hakkında şübhe etmemelidir.

Şunu da ilâve edelim ki:
Nâsın bâzısı her ne kadar Cenâbı-Hakk'ın kazâ ve kaderine rızâ gösterip sükût eylemeyi duâya tercîh etmişlerse de, muhakkik âlimlerin ekserisi, dünyâ ve âhiret işlerinin esbâbından müretteb olduğunu, müstecâb duâlar ise sebeblerden berî bulunduğunu beyân ile, duâyı terketmek, kazâya rızâ göstermek fikriyle bir şey yememek, şiddetli kışda elbise giymemek, hasta olunduğunda ilâç, muharebede silâh kullanmamak gibi bir takım meşru' olmayan hareketleri irtikâb etmek gibidir, demişlerdir.

Husûsiyle duâ izhâr-ı ihtiyâç, Cenâb-ı Hakk'a ilticâ olduğundan müstakıllen bir ibâdet makamına kaaim olacağından şu halde lisânen duâ eylemek ve kalben tazarruda bulunmak gerekmektedir.

Hamdele

  Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Meşru' işlere Allah'a hamd ile başlanmazsa hayır ve bereketi kesilir." (1)
"Cenâb-ı Hakk'ın ni'metlerine hamd ü senâ, insanı ni'metin zevalinden emîn kılar." (2)
"Allah'a hamdetmek şükrün başıdır. Allah'a hamdetmeyen bir kul O'na şükür etmemiştir." (3)
"Cenâb-ı Hakk'ı senâ için elhamdülillah demek, yahud Allah'a hamd etmek zikirlerin efdalidir." (4)
"Cenâb-ı Hakk'a en çok şükür edeniniz, insanlara teşekkürde kusur etmeyeninizdir." (5)

"Allah'a hamd ile başlanmayan her bir söz kesiktir. " (6)

"Sözlerin Allah'a en sevimlisi, kulun: demesidir." (7)
"Hiç bir tarafı müstesnâ olmamak üzere bütün dünyâ ümmetten sâdece bir adama verilse ve sonra bu kimse "Elhamdülillah" dese, muhakkak ki bu "Elhamdülillah" bütün hepsinden daha kıymetli, daha efdal olurdu." (8)

"Her gün bir def'a"

derse cennetteki makamını görmedikçe ölmez, yahud ona gösterilmedikçe ölmez." (9)
Kim Hamd ederim Allah'a ki, her şey O'nun azameti önünde küçük kalmıştır. Hamdederim Allah'a ki her şey O'nun izzeti karşısında zelîldir.Hamd ederim Allah'a ki her şey O'nun mülk ü saltanatına boyun eğmiştir. Hamd ederim Allah'a ki, her şey O'nun kudretine teslîm olmuştur," derse ve bunu ancak Allah'ın indindekini taleb ederek söylerse Allah ona milyon hasene yazar, derecesini bin kat yüceltir, kıyamet gününe kadar ona istiğfar etmeleri için yetmiş bin melek vazifelendirir." (10)

"Ibrâhîm -aleyhisselâm- Rabbıne suâl edip: Ey Rab-bim, sana hamdedenin mükâfatı nedir? Allah Teâlâ Cevaben buyurdu ki: Hamd, şükrün anahtarıdır, şükür onunla beraber Rabbü'l-âlemînin Arşına yükselir." İb-râhîm tekrar suâl edip: Ey Rabbim! Seni tesbîh edenin mükâfatı nedir? Allah Teâlâ Cevaben: "Tesbîhin aslının ne demek olduğunu âlemlerin Rabbi Allah bilir." (11)


Salvele

  Peygamber -Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem-buyurmuşlardır ki:
"Cenâb-ı Hakk'a rızâya ermiş olarak mülâki olmak arzusunda bulunanlar bana çokça salât göndersinler. " (1)
"Tahkîkan sizden bana en yakın olan kimse beni çokça salât ve selâmla yâd edenlerdir. " (2)

"İhtiyâcı bulunan bir şeyi te'minde zorluğa düşen bir kimse bana çokça salât ve selâm göndersin. Tahkîkan salât ve selâm gam ve kederleri izâle eyler, rızıkları bollaşdırır, ve müşkilleri hall etmek için yegâne bir vesiledir." (3)
"Muhakkak ki insanların en ziyâde cimri olanı yanında ismim anılıp da bana salavât ve selâm göndermeyen kimsedir. " (4)
"Bir kimse yanında ismim zikrolunur da bana salât ve selâm göndermezse o kimse şakîdir." (5)
Bize olan muhabbetinden dolayı: "Allah Teâlâ Muhammed - aleyhi's-salâtü ve's-selâm-ı lâyık olduğu şekilde mükâfatlandırsın." diyen kimse yetmiş kâtibi bin sabah yormuş olur. (6) Yâni bundan hâsıl olacak sevâbı yetmiş kâtib bin gün müddette yazmakla zor bitirirler, demektir.

Peygamber -aleyhisselâm-a salât edilinceye kadar her duâ yolda bekler, gitmez, kalır."

"Allah'ın ismi zikrolunmaksızın ve bana salavât gönderilmeksizin başlanan bir iş kesilir kalır, batar. Bütün bereketlerden mahrum olur" (7)

"Allah Teâlâ bana ümmetim için iki emân indirdi. Bunlar:
"Sen onların içinde bulunduğun müddetçe Allah onlara azâb edecek değildir. Onlar istiğfara devâm etdik-leri müddetçe de Allah onlara azâb edici değildir. " (8) Ben gidince onların arasında kıyamete kadar istiğfarı bırakdım." (9)


Seher Vaktinin Fazileti
Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-den rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyurmuşlardır;
"Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ her gece, gecenin son üçde biri kaldığı sırada dünyâ semâsına nüzul eder ve şöyle buyurur: '' Bana duâ eden var mı, duâsına icabet edeyim? İstediğini vereyim. Bana istiğfar eden var mı, onu mağfiret edeyim? (1)
Bu hadîs-i şerîf, gecenin son üçde birinin vakti icabet olduğuna büyük müjdelerle beraber delâlet etmektedir.
"Gece yarısında semânın kapıları açılır ve bir münâdî şöyle seslenir: "Hiç duâ eden var mı, icâbet olunsun, bir şey isteyen var mı verilsin, bir sıkıntıda olan var mı kurtarılsın. Her hangi bir duâ ile duâ eden hiç bir müslüman yoktur ki Allah Teâlâ ona icabet etmiş olmasın. Ancak şehveti için koşan zinâkâr kadınla ayyaş ve işret ehli müstesna. " (2)

"Gecede bir saat vardır. Müslüman bir kulun dünyâ ve âhiret işinden istediği her hangi bir hayır varsa ve duâsı o saate gelirse muhakkak Allah ona dileğini verir. Bu her geçe vardır. " (3)

"Saatlerin efdali gecenin son kısmıdır." (4)

Üç kişi vardır ki onlar İblis'den ve askerlerinin şerrinden masûndurlar:
1- Gece ve gündüz Allah'ı çok zikredenler,
2- Seher vakitlerinde istiğfar edenler,
3- Allah'ın haşyetinden ağlayanlar." (5)


Abdest Duaları
 
Abdeste başlarken önce niyet edilir, sonra eûzübesmele çekilir. Sonra da her bir âzayı yıkarken şu duâlar okunur:

ELLERİ YIKARKEN

"Elhamdü lillâhi'llezi ceale'l-mâe tahûran ve'l-İslâme nûran..."
"Suyu temizleyici, İslâm'ı da nûr kılan Allah'a hamdolsun..."
 
AĞIZA SU VERİRKEN


"Allahümme e'inni alâ tilâveti'l-Kur'an ve
zikrike ve şükrike ve hüsni ibâdetike..."
"Ey Allah'ım, Kur'an okumak, seni zikir ve sana şükür etmek, sana olan ibadeti güzelleştirmek hususlarında bana yardım et!.."
 
BURNA SU VERİRKEN

"Allahümme erihnî râihate'l-Cenneti velâ turihnî râihate'n-nâr..."
"Allah'ım, bana Cennet kokusunu duyur, Cehennem kokusunu hissetirme!"

YÜZÜ YIKARKEN

"Allahümme beyyid vechî yevme tebyaddu vücûhün ve tesveddü vücûh.."
"Allah'ım, yüzlerin kiminin ak, kiminin kara olduğu o günde, benim yüzümü ak çıkar!"
 
SAĞ KOLU YIKARKEN

"Allahümme a'tinî kitâbî biyemînî ve hâsibni hisâben yesîrâ..."
"Allah'ım, kitabımı sağımdan ver, hesabımı da kolay eyle!"
 
SOL KOLU YIKARKEN

"Allahümme lâ tu'tinî kitabî biyesârî velâ min verai zahrî..."
"Allah'ım, kitabımı solumdan ve arkamdan verme."
 
BAŞI MESHEDERKEN

"Allahümme Ezillenî tahte zilli arşike yevme lâ zılle ilâ zıllü arşik..."
"Allah'ım, Arş'ın gölgesinden başka gölge olmadığı günde, beni Arş'ın gölgesinde gölgelendir..."
 
KULAKLARI MESHEDERKEN

"Allahümme'c alnî mine'llezîne yestemiûne'l-kavle feyettebiûne ahseneh..."
"Allah'ım, beni sözü dinleyip de en güzeline uyanlardan eyle..."
 
BOYNU MESHEDERKEN

"Allahümme a'tik rakabetî mine'n-nâr..."
"Allah'ım, boynumu Cehennem ateşinden âzâd eyle!..."
 
AYAKLARI YIKARKEN

"Allahümme sebbit kademeyye alâ's-sırati yevme tezillu fîhi'l-akdâm..."
"Allah'ım, ayakların sırat üstünde kaydığı günde, ayaklarımı sırat üstünde sabit eyle, kaydırma!.."
 
ABDESTTEN SONRA
Abdestten sonra bir veya üç kere de Kadr Sûresini okumak da abdestin âdâbındandır.

Aksırınca Okunacak Dualar
 
Sizden biriniz aksırınca;

"Elhamdülillah"
"Allah'a hamdolsun." desin.
(Bunu işiten) kardeşi veya arkadaşı;

"Yerhamükâllah"
"Allah'ın rahmeti üzerine olsun." desin.
O da;

"Yehdikümullahü ve yuslihu bâleküm"
"Allah size hidayet etsin (hidayette dâim kılsın) ve halinizi ıslah eylesin." desin. (Buhari; 7/125)


Teheccüde Kalkınca Okunacak Duâ

İbn-i Abbas -radıyallahu anhüma-dan rivâyet olunduğuna göre Nebiyy-i Ekrem, gece teheccüd için kalktığında şöyle derlerdi;
"Hamd olsun sana ya Rabb! Sen bütün semâları, arzı ve onlardakileri ayakda tutansın. Hamd sana mahsûsdur ey Rabbim! Sen semâlarda, arzda ve onlarda ne varsa hepsinin nûrusun. Hamd Sana mahsusdur ey Rabbim! Sen semâların, arzın ve onlardakilerin mâlikisin. Ve Sana yine hamd olsun ki, sen Hakk'sın. Senin va'din de hakk, sana kavuşmak da hakk, sözün de hakk, cennet de hakk, ateş de hak, nebîler de hak, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-de hak, kıyamet saati de hak. Sana teslîm oldum ey Rabbim! Sana îmân etdim, sana tevekkül etdim ve sana yöneldim, inanmayanlara karşı, sana dayanarak mücâdele etdim ve neticede ancak seni hakem olarak kabul etdim, benim evvelki yapdıklarımı da, sonradan yapacaklarımı da, gizli yaptıklarımı da açık yapdıklarımı da mağfiret et. Öne alan da sensin, geriye bırakan da sensin. Senden başka ilâh yoktur. Kuvvet ve kudret ancak, Allah'a dayanmakladır. " (1)


Evden Çıkarken Eve Girerken Okunan Duâ
 
Resûlullah Efendimiz'in (s.a.v.) Hâne-i Saâdet'inden çıkarken okuduğu duâsı şöyledir:

"Bismillâh. Tevekkeltü alellah. Allahümme innî eûzü en udille ev udalle. Ev ezille, ev üzelle. Ev ezlime, ev uzleme. Ev echele, ev yüchele aleyye."

"Allah'ın ism-i şerifini zikrederek evimden çıkıyorum. Bütün işlerimde Allah'a tevekkül ediyorum. Allah'ım, doğru yoldan sapmaktan, başkalarını saptırmaktan; hataya düşmekten, başkalarını da düşürmekten; haksızlık etmekten, haksızlığa uğramaktan; hürmetsizlik ve cahillik etmekten, yahut bunlara maruz kalmaktan sana sığınırım."

Evden çıkarken okunacak bir diğer kısa duâ da şudur:

"Bismillâh tevekkeltü alallâh. Lâ havle velâ kuvvete kuvvete illâ billâh."

"Allah'ın ismiyle (Allah'ın ismini söyleyerek) evimden çıkıyorum. Bütün işlerimde Allah'a dayandım. (O'na dayanıyor, O'na güveniyorum) Güç ve kuvvet ancak ve ancak Allah'ın yardımıyla olur."

Bir kimse evine girerken şu duâyı okur:

"Allahümme inni es'elüke hayra'l-mevleci ve hayra'l-mahrec. Bismillâhi velecnâ ve bismillâhi harecnâ ve alellâhi -Rabbine- tevekkelnâ."

"Allah'ım! (Evime) her giriş ve çıkışımda senden hayır ve iyilik dilerim. (Hayırlı bir şekilde girmeyi ve hayırlı bir şekilde çıkmayı istiyorum) Allah'ım senin mübarek adını anarak (Bismillâh diyerek evimizden) çıktık. Rabbimiz Allah'a dayandık. Ey Rabbimiz sana tevekkül ettik (Sana dayanıp, sana güvendik)."


Uykudan Kalkınca Okunacak Duâ

Peygamberimiz (-sallallahu aleyhi ve sellem-) uykudan kalkınca şöyle derlerdi;
"Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah'a hamd olsun. Ölümden sonra dirilmek haşr ü neşr olmak da yine Allah'ın huzurunda olacaktır." (7)
Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz yine buyurmuşlardır ki:
"Sizden biriniz uykudan uyandığı zaman şöyle desin:
"Bana ruhumu geri veren, vücûdumu afiyette kılan ve kendisini zikretmeğe müsaade eden, Allah'a hamd olsun." (8)
Yine Buhârî'nin Ubâde bin Sâmit-radıyallahu anh-dan rivayet ettiğine göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
"Kim uyku arasında uyandığında:
"Allah'dan başka ilâh yok, yalnız O vardır. Şerîki yoktur. Mülk O'nundur. Hamd de O'na mahsusdur ve O, her şeye kaadirdir. Allah'a hamdeder, Allah'ı tesbîh ederim. Allah'dan başka ilâh yok ve Allah en büyüktür, Allah'a dayanmaktan başka kuvvet, kudret yokdur." dedikten sonra; "Ey Rabbim beni mağfiret et" der, duâ ederse icâbet olunur; bir de abdest alırsa namazı kabul olunur. " (9)

"Kulun uykudan kalkınca söyliyeceği şeylerin en sevimlisi:
"Ölüyü dirilten Allah'ı tesbîh ederim ve O her şeye kaadirdir" demesidir. (10)

"Kim sabaha çıkınca:
"Ne iyinin ne kötünün tecâvüz edemiyeceği Allah'ın tam kelimelerine yarattığı şekil verdiği ve ektiği herşeyin şerrinden sığınırım" derse ins ü cinnin şerrinden muhafaza edilir. Yılan, akreb gibi şeylere sokulsa bile o gün akşama kadar zarar vermez. Akşamleyin bunu söylerse sabaha kadar hıfz u emân-ilâhîde kalır." (11)


Sabah Namazından Sonra Okunacak Duâ Ayetleri

  "Kim sabahleyin üç def'a
diyerek Sûre-i Haşr'ın sonundan üç âyet okursa Allah Teâlâ onun için yetmiş bin melek vazifelendirir, akşama kadar ona duâ ederler, o gün ölürse şehîd olarak ölür, akşamleyin bunu yapan da aynı derecededir." (12)
"Sabaha çıkınca bin def'a: diyen kimse nefsini Allah'dan satın almıştır." (13)

Sabah namazını kıldıktan sonra kalkarken yedi defa:
"Allah'a sarılmaktan başka kuvvet yoktur ne bir hîle yapmak ne hîleye uğramış olmak fâide vermez. Ne Al-lah'dan kurtulacak yer ne de O'ndan sığınacak yer vardır. Kurtuluş ve sığınış ancak O'na dayanıp iltica etmektedir" derse yetmiş türlü belâ ondan def olur." (14)


İstihare Duâsı
Yapılacak her işin iyi veya kötü olduğunu, yahut hemen yapmanın mı, yoksa ertelemenin mi daha uygun olduğunu anlamak için iki rek'at namaz kılınıp Allah'a duâ ederek işin sonunu kalbine ilham etmesini niyazda bulunmak sünnetir.

İstihare Duâsı Şudur;

"Allâhumme innî estehîruke bi-ilmike ve estakdiruke bikudratike ve es'eluke min fadlike'l-azîm. Feinneke takdiru velâ ekdiru ve ta'lemu vela â'lemu ve ente allâmu'l-ğuyûb. Allâhumme in kunte ta'lemu enne hâzâ'l, emre hayrun lî fî dînî ve meâşî ve âkibeti emrî âcili emrî ve âcilihi fakdirhu lî ve yessirhu lî summe bârik lî fîh. Ve in kunte tâ'lemu enne hâza'l-emre şerrun lî fî dînî ve meâşî ve âkıbeti emri âcili emrî ve acilihî fasrifhu annî vasrifnî anhu va'kir liyelhayra haysu kâne sume ardinî bih. "


"Allah'ım! Senin ilmine göre hayrını diliyorum, kudretinden güç istiyorum, senin büyük fazlını diliyorum. Zira sen kadirsin, ben kadir değilim, sen bilirsin ben bilmem, sen gizlileri bilirsin. Allah'ım eğer sen bu işin benim dinim, geçmişim, sonum, şimdim ve geleceğim hakkında hayırlı olduğunu biliyorsan bunu bana takdir eyle, kolaylaştır. Eğer bu işim benim dinim, geçimim, sonum, şimdim ve geleceğim hakkında şerli olduğunu biliyorsan bunu benden, beni de bundan çevir, hayır nerede ise bana onu nasip eyle, sonra beni onunla hoşnud eyle."


Akşamleyin Okunacak Duâ

  "Akşama çıktığında üç def'a:
Allah'ın İsm-i celîli sayesinde ne semâda, ne de yeryüzünde hiç bir şey zarar veremez. O her şeyi işiten, her şeyi hakkıyle bilendir" diyen bir kimseye öteki akşama kadar anî bir belâ isâbet etmez. (23)


Sabah Namazına Kalkmak İçin

  Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-dan rivâyet olunduğuna göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
'Sizden herhangi biriniz uykuda iken şeytan ense kökünüze üç düğüm atar. Her bir düğümü bağladıkça: "Sen yat yat, daha gece uzundur" diyerek attığı düğümün üzerine eliyle vurur. Eğer bir kimse uykudan uyanır da Allah'ı zikreder, hatırlarsa bu düğümlerden biri çözülür, abdest alırsa biri daha çözülür, namaz kılarsa birisi daha çözülür ve zinde ve neş'eli olarak ve tertemiz bulunarak, sıklet ve tenbellik gibi şeylerden uzak olarak sabaha çıkmış olur. Böyle yapmayıp da güneş doğuncaya kadar gaflet üzere yatarsa vücûdu habîs ve tenbel olarak sabaha çıkmış olur.' (32)
Abdullah bin Mes'ud -radıyallahu anh-dan gelen rivayette ise Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'in huzurunda geceden uykuya dalarak tâ güneş doğuncaya kadar uyuyup sabah namazına kalkmayan kimse zikredilse:
"O kimsenin kulağına şeytan işemişdir" buyururlardı." (33)
Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz:
"Muhakkak sabah namazı ile güneş doğması arasında bulunan rızık taksimi zamanını uykuda geçirmek rızkın bir kısmına mani olur," buyurmuşlardır. (34)


Namazda Okunacak Duâlardan

  Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-'dan rivâyet olunduğuna göre, Ebû Hüreyre: "Bir gün Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretlerine:

" - Yâ Resûlellah, namazda iftitah tekbîri ile Fâtiha-i şerîfe arasında ne okursunuz?" diye sordu. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-de
- Şöyle derim, buyurdular:

"Ya Rabb, benimle hatâlarımın arasını uzaklaştır, maşrıkla mağribin arasını uzaklaştırdığın gibi. Yâ Rabb! Beni hatâlardan temizle, beyaz bir elbisenin kirlerden temizlendiği gibi. Allah'ım! Hatâlarımı su ile, kar ile, dolu ile yıka." (2)


Cuma Gününde Duâ

  Ebû Hüreyre -radıyallahu anh-dan rivâyet olunduğuna göre Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz Hazretleri buyurmuşlardır ki:
"Cum'a gününde bir saat vardır. Allah'ın kullarından bir müslim namazda ve kıyamda iken Allah Teâlâ'dan niyâz ile bir şey isteyip duâsı o saate tesadüf ederse Allah teâlâ Hazretleri o kimsenin dileğini verir." Böyle buyurduktan sonra mübarek küçük parmağının ucuna işaret buyurdu. (11)
Cum'a gününün içindeki saat, küçük parmağına nisbetle parmağın ufak ucu ne kadar ise, güne nis-betle o kadar az bir müddetdir ki o saat içinde her halde duâ müstecâb olur demektir.
Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri:
- 'Cum'a günü, ibâdet ve ezkâr ile mü'minle-rin kalbi mesrûr olacak bir bayram günüdür' (12) buyurmuşlardır.

-"Size bir sûre haber vereyim mi ki, azameti semâ ile arz arasını doldurmuş, onu yetmişbin melek teşyî' etmiştir? O sûre Kehf süresidir. Kim cum'a günü bu sûreyi okursa Allah onu öteki cum'aya kadar bu sûre ile mağfiret eder, sonunda üç gün de ziyâdesi vardır. Ve semâya ulaşan bir nûr verilir ve Deccal'in fitnesinden muhafaza edilir. Yatacağı vakit bu sûrenin sonundan beş âyet okuyan hıfz olunur ve gecenin istediği vaktinde kaldırılır." (13)
"Ey Rabbim! Perşembe günü ümmetimin erkenden yaptığı işleri bereketli kıl." (14)
Hadîsin şerhinde deniliyor ki, bugünün evvelinde bir ihtiyacını tedarik etmek, nikâh akdetmek ve bunun gibi mühim işler sünnettir.
"Cum'a gününde; Yani perşembeyi cumaya bağlayan gece iki rek'at namaz kılıp Fâtiha'dan sonra onbir defa Zilzâl Sûresini okuyan kimseyi Allah Teâlâ kabir azâbından ve kıyâmet korkularından emin kılar. " (15)
"Şu duâ ile cum'a günü herhangi bir saatte dua edilirse sâhibine muhakkak icâbet olunur." (16)
"Cum'a gününde bir saat vardır, mü'min bir kul namazda duâ ederken Allah 'dan bir şey ister ve o saate denk gelirse Allah muhakkak ona icâbet eder. Ashab-ı kirâm: 'Bu saat hangi saatdir yâ Resûlellah" dediklerinde: "İkindi namazı ile güneş batması arasındaki vakittir." buyurdular.
"Cum'a namazından sonra daha oturduğu yerden kalkmadan yüz defa

diyen kimsenin yüzbin günâhını, ana ve babasının da yirmidörtbin günâhını Allah mağfiret eder." (17)


Yatarken Okunacak Dua
 
Hz. Peygamber (a.s.v.) geceleyin yatmak üzere yatağına girdiği zaman, sağ elini sağ yanağının altına kordu. Ve şu duâyı okurdu:

"Bismikellâhümme ehyâ ve emûtü."

"Allah'ım! Senin isminle diriliyor, senin isminle ölüyorum."

YATARKEN DİĞER BİR DUÂ

Nebiyy-i Ekrem Efendimiz yatağına girince sağına yatar,sağ elinin içini sağ yanağına getirir, böylece Allah'a teslim olma duâsını okurdu. Bu duâ şöyleydi:

"Allahümme eslemtü nefsî ileyke. Ve veccehtü vechî ileyke. Ve fevvadtü emrî ileyke. Ve elce'tü zahrî ileyke, rağbeten ve rehbeten ileyke. Lâ melce'e, velâ mencee minke illâ ileyke. Âmentü bi-kitabikellezî enzelte, ve binebiyyikellezî erselte."

"Allah'ım, nefsimi sana teslim ettim, yüzümü sana çevirdim. İşimi sana havale ettim. Sırtımı sana hem korkarak, hem de ümid ederek dayadım. Zaten senden başka sığınacak, sende başka dayanacak melce' ve mence'de yoktur. Kurtarış ve himaye ancak sendendir, sana mahsustur. Allah'ım indirdiğin kitabına, gönderdiğin Peygamberine iman ettim. Bu hal ve iman ile uykuya yatıyorum."


Su İçildiğinde Okunacak Dua
 
Su içerken önce "Bismillâh" demeli, suyu üç yudumda içmeli, su bitince şu duâ okunmalıdır:

"Elhamdü'lillâhil'lezî sekânâ azben fürâten birahmetihî, ve lem yec'alhü milhan ücâcen bizünûbinâ."

"Şefkat ve merhametiyle bize tatlı ve lezzetli su içiren, işlediğimiz günahlar sebebiyle suyumuzu acılaştırıp, tuzlu kılmayan Rabbimize hamd olsun!"


Camiye Girip-Çıkarken Okunan Duâlar
 
CAMİYE GİRERKEN

Camiye girerken önce sağ ayak ile girilir. Sağ ayak caminin kapısından içeriye atılırken (basılırken) Hz. Peygamber (s.a.v.)'e Salat-ı Selam getirilir. Yani;

"Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammedin ve sahbihî ve sellim. Allahümme'ftah lî ebvâbe rahmetike."

"Allah'ım benim için sonsuz rahmetinin kapılarını aç, lûtfeyle ya Rab!"

CAMİDEN ÇIKARKEN

"Allahümme inni es'elüke min fadlike."


"Yâ Rab, senin fazlından, kereminden istiyorum." (Tirmizi)


Ezandan Sonra Okunacak Duâ
 
Namaz vakitlerinde müezzin ezan okur, mü'minler de ezana icabet eder.
Ezana icabet iki türlü olur. Biri müezzinin söylediğini aynen söylemekle, diğeri de kalkıp camiye yürümekle, yahut evde namaz hazırlığına girmek ile.
Bilindiği üzere ezan başlayınca susmak, okunan kudsî cümleleri dinlemek müstehabtır. Hatta, dinlerken de müezzinin söylediği kudsî kelimeleri aynen içinden söylemekle icabet de müstehabdır. Ancak, ezandaki "Hayyâ ale's-salâh" ve "Hayyâ ala'l-felâh" kelimelerinde aynı kelimeler söylenmez. Bunların yerine "Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh" denir.
Sabah namazı ezanında ise müezzinin "Essalâtü hayrun mine'n-nevm" kelimesine "Sadaka ve berirte" denerek icabet edilir.
Ezan dinlerken icabetini böyle yapmış olan mü'min, ayrıca ezanın sonunda bir de vesile duâsı okursa daha çok sevap alır, hem de Efendimiz (s.a.v.)'in şefaatına layık olur.

Ezandan Sonra Okunacak Dua;

"Allahumme rabbe hâzihî'd-dav'veti't-tâmmeh ve's-salâti'l kâimeh, âti Muhammeden'il vesîlete ve'l-fadîlete ve'd-derecete'l-vâsiate ve'b'ashu mekamen Mahmûden ellezi veadteh."

Anlamı:

"Ey bu mukaddes davetin sahibi ve kılınacak namazın maliki Rabbim, Efendimiz Muhammed Aleyhisselâm'a vesile, fazilet ve geniş derece makamlarını ver. O'nu kendisine vaadettiğin en nihaî makam olan Makam-ı Mahmud'un zirvesine çıkar."

TUVALETE GİRERKEN;

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) de tuvalete girerken duâ okumuş, habis varlıkların şerrinden Allah'a sığınmıştır. Efendimiz'in tuvalete girerken okuduğu duâ şöyledir.

"Bismillâh. Allahümme innî eûzü bike mine'l-hubsi ve'l-habâis."

"Bismillâh. Allah'ım, hususi ve umumi bütün kötülükleri bünyesinde toplayan habislerden sana sığınırım."

TUVALETTEN ÇIKARKEN;

Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) tuvaletten çıkarken şu duâyı okuyarak çıkardı:

"Elhamdü lillâhillezî ezhebe anni'l-ezâ ve âfânî..."

"Bana rahatsızlık veren şeyleri giderip, sıhhat ve afiyet hibe eden Allah'a hamd olsun."

Efendimiz tuvalet çıkışında bazan da "Gufrâneke yâ Rab" der, böyle rahatlama nimetleri karşısında İlâhî lûtfa teşekkür ederdi.

Binite, Ata veya Arabaya Binerken Okunacak Duâ

"Bir binite bindiğinde:
"Hiç de lâyık olmadığımız halde bize bunu müsahhar kılan Allah'ı tesbîh ederim." (19) diyen kimse, bu bineğinden inmeden ölürse şehîd olarak ölmüş olur."
Ayrıca binite binerken:
denilmelidir. (20)


Yatsıdan Sonra Okunacak Duâ Ayetleri

  Ebû Mes'ûd el-Bedrî-radıyallahu anh-dan rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-şöyle buyurmuşlardır:
"Her kim Bakara Sûresi'nin sonundaki iki âyet-i celîleyi (Âmene'r-Rasûlü) her gece okursa ona kifâyet eder." (24)

YEMEK DUALARI
بسم الله الرحمن الرحيم

كُلُو وَشْرَبُو وَ لأ تُسْرِفُو اِنَّهُ لأَ يُحِبُّلْ مُسْرِفِي نَ

Ya Rabbi! Bize verdiğin bütün nimetlerden dolayı sana şükrediyoruz.Bizi Şükredenlerden eyle! Nankörlerden eyleme!   
      Ya Rabbi! Fayda vermeyen ilimden,korkmayan kalpten,doymayan gözden,kabul olunmayan duadan sana sığınırız,   
       Senden ;sıhhat afiyet ve ahlakın en güzelini dileriz,işlerimize kolaylık,kalplerimize genişlik,sofralarımıza bereket ver.
EL-FATİHA

YEMEK DUASI-2

بسم الله الرحمن الرحيم
اَلْحَمْدُلِلّه الَّذي اَطْعَمَنَاوَسَقاَناَوَ جَعَلَناَ مِنَ الْمُسْلِمِينَ.

وَ رَحْمَةُ اللَّهِ وَ بَركاَ تُهُ عَلَي صاَحِبِ اطَّعاَمِ وَالْأكِلِينَ.

نِعْمَتُ جَلِيلُ اللَهْ بَرَكاَ تِ خَلِيلُ للَهْ شَفَعاَتْ ياَ رَسوُ ل الَّلهْ

اَللَهُمَّ زِدْ وَ لا تُقَلّلْ بِحُرْمَةِلْفاَتِحَ

YEMEK DUASI-3

بسم الله الرحمن الرحيم

كُلُو وَشْرَبُو وَ لأ تُسْرِفُو اِنَّهُ لأَ يُحِبُّلْ مُسْرِفِي نَ

Nimeti Celilullah
Bereketi Halilullah
Şefaat Ya Rasülullah
Bismillahi açtır Allah'ım
Nimeti taştır Allah'ım
Cemaline ulaştır Allah'ım
Mekke Medineyi dolaştır Allah'ım
Bu sofralar nurdur
Kaza belaları
Geri durdur Allah'ım
Bu sofralar Mamurdur
Bu sofralarda;
Halilibrahim bereketi
Bulundur Allah'ım
Artsın Eksilmesin
Taşsın Dökülmesin
Bu sofranın sahibi
Yokluk kıtlık
Görmesin Allah'ım
Yiyenlere helal,Yedirenlere hayır ,hasenat
Olması için;Ölmüşlerimizin ruhu için,
Allah Rızası için...
ELFATİHA.
Cuma Namazından Sonra Duâ

  İmam-ı Suyûtî el-Câmi'u's-sağîr'inde rivâyet eder ki:
Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Kim cum'a namazından sonra -konuşmadan ve kalkmadan- ihlâs sûresini, Felâk sûresini ve Nâs sûresini yedişer defa okursa Allah Teâlâ onu gelecek cum'aya kadar, zarar verici şeylerden muhafaza buyurur," (18)
Her namazdan sonra:
Li-îlâfi Kureyş Sûresi sabah ve akşam veya beş vakit namazın akabinde en az onbir kerre okunmağa devam edilirse bi-iznillahi Teâlâ kişinin hayat tehlikesinden emin kalacağını İmam Rabbânî Mektûbat'ında haber veriyor.

Tevbe İstiğfar Duâları
 
Tevbe, istiğfar duâlarının manası, yaptığımız bütün günahlara pişmanlık duyduğumuzu ifade etmemiz, bundan sonraki hayatımızda bir daha böyle günah ve kusurları işlemeyeceğimize Rabbimize söz vermemizdir.
Günah ve kusurlarına pişmanlık duyup, üzüntü ve elem hisseden mü'min, önce şu istiğfar duâsını huşû ve hudû ile okur:


"Estağfirullah. Estağfirullah. Estağfirullahe'l-azîm el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûmü ve etûbü ileyhi, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî, lâ yemlikü li-nefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ. Ve es-elühü't-tevbete ve'l-mağfirete ve'l-hidâyete lenâ, innehû, hüve't-tevvâbü'r-rahîm."
"Yâ Settere'l uyûb, Yâ gaffare'z-zünûb! Bu ana gelinceye kadar benim elimden, dilimden, gözümden, kulağımdan, ayağımdan ve elimden bilerek veya bilmeyerek meydana gelen bütün günah ve hatalarıma tevbe ettim, pişman oldum. Küfür, şirk, isyan, günah ve kusur her ne türlü hâl vaki oldu ise, cümlesine nadim oldum, pişmanlık duydum. Bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast ettim. Sen bu tevbemi kabul eyle. Nefsime uyup, şeytana tabi olup da aynı günah ve kusurları bir daha tekrar etmeme imkan verme, yâ Rabbi. Bir daha iman ve ikrar ediyorum ki, Peygamberlerin evveli Âdem Aleyhisselâm, ahiri ise Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm, bu ikisi arasında sayılarını bilemeyeceğim kadar çok Peygamber gelmiş, İlâhi kitapları tebliğ etmişlerdir. Bunların cümlesine inandım, iman ettim, hepsi de haktır ve gerçektir. Bütün peygamberlere, onlara gönderilmiş olan İlâhi kitaplara ve içindeki emirlere şeksiz ve şüphesiz iman ettim, dilimle ikrar, kalbimle tasdik ediyorum ve yine iman ve ikrar ediyorum ki en son kitap Kur'ân-ı Azimüşşân ve en son Peygamber de Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm'dır."


"Amentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve Rusulihi ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihî minellâhi teâlâ ve'l-bâsü bade'l-mevt. Hakkun, eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh."

Şifa Duâları

  Hazret-i Âişe -radıyallahu anha-dan rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- kendilerine bir hasta getirildiğinde şöyle duâ ederlerdi;
"Bu hastalığı gider ey insanların Rabbi! Şifâ ver, çünkü şifâ verici sensin. Senin vereceğin şifâdan başka şifâ yoktur. Öyle şifâ ver ki hiç bir hastalık bırakmasın." (8)

Yine Âişe -radıyallahu anhâ-dan rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, kendisine bir hasta için şifâ bulmasına duâ taleb edildiği zaman:

 
Allah'ın adiyle duâya başlarım. Bizim yerimizin toprağı, birimizin tükrüğü ile hastamıza Allah'ın izniyle şifâ verir. " (9)


  İbn Abbas -radıyallahu anhümâ-dan rivâyete göre Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e bir hâtûn müracaat edip:
-Ya Resûlellah, ben sar'a illetine dûçar oluyorum. Hem de sar'a hâlinde çılıyorum. Allah Teâlâya duâ ediniz ki, bu illeti benden izâle eylesin, dedi.
Resûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kadına hitaben:
-Dilersen sabret, bu illet mukabilinde sana cennet verilsin. Dilersen sıhhat ve afiyetin için Allah Teâlâya duâ edeyim, buyurdu.
Sonra o hâtûn:
-Yâ Resûlallah, böylece sabrederim. Yalnız sar'a hâlinde açılmamam için Allah teâlâ Hazretlerine duâ ediniz, dedi.
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz de, o halinde açılmaması için duâ buyurdular. (10)
Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyururlardı:
"Ağrıyan dişinin üzerine şehâdet parmağını koyup Yâsin-i şerîfin son tarafını nihayete kadar oku, biiznillah teâlâ şifâ bulur." (11)
"Sağ elini vücudunda rahatsız olduğun mahalle koyup yedi defa mesh eyle ve her meshde: "Hissettiğim bu hastalığın şerrinden Allah'ın izzetine ve kudretine sığınırım!" de. Biiznillah Teâlâ şifâ bulursun." (12)
Nebiyy-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz rahatsızlandıkları zaman onu Cibril tedavi eder ve: "Bismillah. Allah her hastalıkdan seni kurtarır, ve şifâ verir, hased etdiği zaman hasedcinin şerrinden muhafaza eder, her nazarı değenin nazarından seni korur." derdi.
Peygamberimiz bir rahatsızlıkları olduğu zaman Muavvizeteyn sûrelerini okur, kendi üzerine üfler ve onu eliyle üzerinden silerdi. Ve şöyle buyururlardı:
"Ey Rabbim! Beni kendi devan ile tedavi et, bana kendi şifân ile şifâ ver ve beni kendi fazlınla Senden başkalarından müstağni kıl ve beni ezalarından uzak tut." (13)
"Henüz eceli gelmemiş bir hastayı ziyaret eden bir mü'min yedi defa:
"Büyük Allah'dan, büyük Arş'ın rabbi Allah'dan sana şifâ vermesini istiyorum!" derse muhakkak afiyet bulur." (14)

DUA UFKU ARŞİVİ
365 GÜN DUA
7 AYETLER ve KORUNMADA FAYDALARI
ALLAH'A LAYIK KUL OLABİLMENİN 25 HASLETİ
DUANIN ETKİSİ
ZİKİR İLE TEDAVİ
DUA UFKU - M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDİ
BEREKET (KARINCA) DUASI
GÖKLERİ TİTRETEN DUA
HAYIRLI BİR EVLAT SAHİBİ OLMAK İÇİN OKUNACAK DUA
SABAH AKŞAM OKUNMASI TAVSİYE EDİLEN DUA
HASTALIKLARIN TEDAVİSİNDE DUA
DUA EĞİTİMİ
PEYGAMBER EFENDİMİZİN (S.A.V.) TEVBE DUASI
UÇAN Blogları

Dikkat!
Görüntü ve Bilgiler Alıntıdır Telif Hakkı İle Korunuyor Olabilirler.

Hiç yorum yok: